Mercimek Ahmed, bir gün Padişahın elinde kitabı görür ve neden bahsettiğini sorunca, Padişah meseleyi şöyle ifade eder:
“Hoş kitaptır, içinde çok faydalı şeyler ve öğütler vardır ama Farsça dilincedir. Bir kişi Türkçeye tercüme etmiş ama anlaşılır değil, açık söylememiş; bundan dolayı hikâyesinden tat bulamayız. Ama bir kimse olsa, bu kitabı açık ve anlaşılır bir şekilde çevirse, ta ki anlamından gönüller haz ala.” Bunun üzerine Mercimek Ahmed, “Emir buyurursanız ben tercüme edeyim” diye tercümeye talip olunca “Hemen tercüme eyle.” buyruğunu alır. Kabusnâme’yi Mercimek Ahmed bu şekilde Türkçeye kazandırdığını söyler.
Ziyârî Hanedanı’ndan Keykâvus bin İskender’in yazdığı, Mercimek Ahmet’in Farsçadan Türkçeye çevirdiği Kabusnâme adlı eserde de, eğitim ve öğretim üzerine ilim ve irfan yolcularına nasihatler mevcuttur. Nasihatler; samimiyet ve tecrübe içeren sözlerdir ve yolcuya menzile kadar sürecek yolculuğunda yol gösterirler, karanlıkta kalan taraflarına ışık tutarlar. Eserden kısa bir bölümü istifadenize sunuyorum.
“Ey oğul!
Artık ben kocadım. Zayıf ve azıksız olarak yol ağzına kadar geldim. Ölüm mektubunu elime verdiler. O mektup, sakalın ağarmasıdır.
Şimdi ey oğul! Tecrübelerle elde ettiğim birkaç öğüt sana yadigâr olsun. Bu öğütlere uyarak hareket edersen, her muradına erersin, zamanın elinden sille yemezsin. Çünkü baba şefkati, oğlunun azarlanmasını bile istemez. Öyleyse sen de kulağını bu öğütler için açık tut, sonra pişman olmayasın.
Ey oğul!
Eğer bu dediğim işlerden ilmi istersen kanaatkâr ol, yani helâli ve haramı seçici ol, açgözlü olma. Gönlünde ilim sevgisini sağlamlaştır, dünya sevgisini gider. Şöyle ki: İlme dost olmalısın, dünyaya düşman. Cefaya ve zahmete dayanıklı ol. Gece uyumayı ve erken uyanmayı huy edin.”
Ey oğul!
Yazmaya ve okumaya karşı çok hırslı ol, yani yazmaktan ve okumaktan başka hiçbir şeye isteğin olmasın. Gayet alçakgönüllü ol, burnu büyük olma. Okumaktan üşenme, ne okursan ezberle ve ezberini tekrarla.
Âlimleri sev ve daima ilim ehline yakınlaş, onların katında saygılı ol, edepsiz olma. İlim öğrenmekte hırslı ol, unutkan olma. Ama hocana ve her iyilik gördüğüne karşı haktanır ol. Yanından kitap, kalem eksik olmasın. Gönlün bunlardan başka şeylerle uğraşmasın.
Ey oğul!
Ne işitirsen aklından tutmaya çalış. Sözü az söyle, ileri görüşlü ve ince fikirli ve kusursuz ol, kusurluluğa razı olma. Çünkü bir ilim talibi bu dediğim gibi olursa, çok süre geçmeden benzeri bulunmayan bir âlim olur.
Eğer çalışıp âlim olursan, gayet dindar olmalısın. İbadette, namaz, oruç ve taat bucağına komşu ol, elbiseni daima temiz tut ve hazır cevap ol. Sana sorulan her türlü meselede düşünmeden cevap verme. Uygunsuz hareketlerin hoşuna gitmesin. Başkasının uygunsuz sözüyle hareket etme. Kendi görüşünü başkasının görüşünden üstün tutmamaya çalış. Zayıf bir mesele için, “Bu meselenin iki yüzü ve iki söylenişi vardır” deyip hareket etme.”