Şehit Öğretmen

Merve Altınok Yüksel
Merve Altınok Yüksel

Ben Necmeddin Yılmaz

Ben Aybüke Yalçın

Ben Neşe Alten

Ben Bayram Tekin

Ben Buminhan Temizkan

Ben Nesrin Ünügür

Ben…


Ben tek silahı kalemi olan; ben vatanının her karış toprağını evi, her ana çocuğunu kendi öz evladı bilen, ben karanlığın her türlüsüne göğsündeki ilim ışığı ile koşan…

Ben öğretmenim!

Ben yalnızca isimlerden ibaret değilim. Ben şehit öğretmenim! Ben rakamlardan ibaret değilim.


Ben Şenol Akar

Benim hikâyemi yalnız çocuklarınız adımın verildiği okula başladığında bilirsiniz. Benim sonsuz hikâyem 1987 yılında başlar. Ben Türkiye’nin ilk şehit öğretmeniyim. Kimsenin güvenle ayak basamadığı topraklarda yapıyordum görevimi. Öğrencilerimi ilme, ilmin gücüne inandırmaya, okumaya, çalışmaya, elleri kanlı teröristlerin kucağından kurtulmaya ikna etmeye çalışıyordum. Hikâyem ömrümün baharında kaldığım lojmanı kuşatan teröristlerin kurşunları ile sona erdi.

Benim hikâyemi kaldığım yerden devam ettirmek için canını siper eden nice vatan evladı, nice şehit öğretmen geldi geçti bu topraklardan. Bazen unutulduk bazen hatırlandık.


Ben Bayram Tekin

Benim hikâyemi dinlemeye bile güç yetiremezsiniz. Ben Bitlis’e üç yaşında kızım ve sekiz aylık hamile eşimle birlikte gittim. Gençtim, heyecanlıydım, aşkla koşuyordum sınıfıma. Eli kanlı terör örgütünün evimize yaptığı gece baskınıyla söndü ışığım. Gözlerimin önünde üç yaşındaki kızımı, sekiz aylık hamile eşimi şehit ettiler. Dayanılmaz bir acıydı. Sonra sıra bana geldi. Ailemi gözümün önünde kurşunladıklarında beni korkutacaklarını sanıyorlardı. Benden sonra bu topraklara yeni öğretmenler gelmeyecek diye ümit ediyorlardı. Vahşileştikçe güçleneceklerine inanıyorlardı. Hâlbuki biz toprağı şehadetle yoğrulmuş bir vatanın evlatlarıyız. Ceddimiz, anamız, babamız şehit… Bizi öldürerek yok edeceklerini sanıyorlardı. Biz bir ölürken bin diriliriz. Bu, tarihte de hep böyleydi hep de böyle olacak.


Ben Neşe Öğretmen, Neşe Alten

Tekirdağ’dan Diyarbakır Bismil’e aşkla gitmiştim göreve. Yirmi bir yaşındaydım. Ailem ve arkadaşlarım, Neşe lütfen gitme bu çok tehlikeli demişlerdi ama içimdeki o ışığı nasıl yok sayabilirdim ki? Gittim. Okul diye bir virane karşıladı beni, maaşımı sebil edip binayı tamir ettirdim. Canım babacığım da benimle birlikteydi. Beraberce yeşerttik okulumuzun bahçesini, duvarını… 26 Ekim akşamıydı, sene 1993… Babamla birlikte oturuyorduk evde. Kapımız çaldı. “Köydeniz, Neşe Öğretmene bir soru soracağız.” dediler. Babam açtı kapıyı. Ellerinde silahlarıyla teröristler kapımızdaydı. Babamı gözlerimin önünde şehit ettiler. Dayanılmaz bir acıydı. Buraya hiçbir öğretmen girmeyecek demedik mi diye haykırarak beni yerde sürükleyerek köyün çıkışına götürdüler. Beş mermi sol göğsüme beş mermi sağ göğsüme girdi. Benim hikâyem böyle bitti sandılar ama sonsuz hikâyem asla bitmeyecek. Bunu bilemediler.


Ben Buminhan Temizkan

Tunceli’de bir dağ köyünde 5 öğretmen arkadaşımla birlikte ailemizden, sevdiklerimizden uzakta; dağ başında bir lojmanda akşam yemeğimizi yerken evimiz basıldı. Bizi lojmanın önünde otomatik tüfeklerle taradılar. beş yiğit arkadaşım ve ben… Bedenimizi delip geçen kurşunları sayamadım.

Sizler hikâyelerimizi dinlemeye bile dayanamıyorsunuz değil mi?  Kimimiz otobüslerden indirilip dizildik kurşuna, kimimiz evlerimizde elimizde kalemimiz ya da yemek kaşığımız varken… Kimimiz çocuğumuzun beşiğinin başında, kimimiz sınıfta öğrencilerimizin gözünün önünde. Onlara göre katledildik. Bize göre şehadet şerbeti içtik ve bir iken binlerle dirildik. Her yeni şehidimiz, karanlığın önünde sonunda kaybedeceğinin muştusu idi.


Ben Necmettin Yılmaz

Sene 2017, yirmi dört yaşındaydım. 16 Haziran’dı tarih. Öğrencilerimize karnelerini verdik, memleketim Gümüşhane’ye doğru çıktım yola. Yolumu kestiler karanlıklar. Arabamı taradılar, sonra ateşe verdiler. Beni sürüklediler, paramparça ettiler vücudumu. Ruhum şehitlik makamındaydı. Bedenimi ise yirmi yedi gün bulamadılar. Tam yirmi yedi gün… Sonunda Tunceli’deki Pülümür çayında tanınmaz halde bulundu bedenim. O bendim. Necmettin…


Ben Aybüke,  Şenay Aybüke Yalçın

Sene 2017. Yirmi üç yaşındaydım ve yeni atanmıştım. Gençtim, neşeliydim. Baharıydı hayatımın. Öğrencilerimin karnelerini vermiştim ve evime dönüyordum. Batman’da sona erdi hikâyem. Ateşli saldırının ortasında kaldım. Benden geriye bir türkü kaldı yadigâr. Mağusa limanı limandır liman, beni öldürende yoktur din iman…

Türkçe Öğretmeni / Emlak Konut Fuat Sezgin İlkokulu