İçimizdeki Şeytan

Şeyma İnan
Şeyma İnan

         Kızgınlık, kızma anlamlarına gelen öfke; insanın hoşuna gitmeyen bir olay karşısında kendisini istenmeyen davranışlara zorlayan adeta beynimizi, irademizi devre dışı bırakan bir duygudur. Ruhumuzun izbe, karanlık odalarında öyle bir gizlenir ki o an geldiğinde birden ortaya çıkıverir ve biz, içimizdeki bütün kötülüğü karşımızdakine kusarız. Öfkenin sebepleri çeşitlidir. Çoğu zaman başkalarına istediğimizi kabul ettirememekten veya içimize kök salan, her geçen gün beslenip büyüyen kötü duyguları dışa vurmamızdan kaynaklanır. Öfke duygusu genellikle çok yoğun ve stresli insanlarda fazla görülür. Şehirde yaşayan insanlar, köylerde yaşayan insanlardan daha öfkelidir. Çünkü çoğu zaman karşı komşusunu bile tanımayan -tanımışlığı asansörde gördüğünde mecburi selamlaşmanın ötesine geçmeyen- şehir insanının çevresi betonlaştığı gibi zamanla ruhu da betonlaşmıştır. Tantanalı şehir hayatında yaşam mücadelesi ve geçim derdi yüzünden sıcak bir dost elinden mahrum kalmıştır. Köy insanı ise her sabah penceresine vuran güneşle selamlaşıp, kuş cıvıltılarıyla güne merhaba derken omzuna konan rengarenk bir kelebeğin güzelliğiyle adeta mest olmuştur.

 

 

     Küçük bir tavırdan başlayan öfke zaman ilerledikçe çok şiddetli derecelere ulaşabilir. Öfke seviyelerini ayarlayamayan insanlar genellikle sabır ve tahammül seviyesi düşük insanlardır. Bu kişiler öfkelerini kontrol edemezlerse birçok olumsuz durumla karşılaşabilirler. Mesela aile içi karışıklıklara, kardeş kavgalarına, dostlukların son bulmasına hatta ölümlere bile sebep olabilir. Öfkelenen insanın hiddeti yüzünden okunur; önce kaşlarını çatar, yüzü kızarır, ağzı köpürür,  karşısındakine bağırıp çağırır, etrafı dağıtır. Yayından fırlayan ok gibi yaralayıcı sözler bir anda ağzından çıkıverir. Belki de karşısındakine fiziksel şiddet uygular. Bu şekilde öfkesini dindirmeye çalışır. Öfke, tıpkı volkanik bir patlama gibidir; yakıcı ve yıkıcıdır. Çevresindeki her şeyi yok etmeye meyillidir. Öfke anında sağlıklı düşünemeyiz. Lessing’in ifadesiyle “Öfke ile beraber akıl da uçup gider.” Ama her duygunun bir süre sonra kaybolup gittiği gibi öfke duygusu da geçer. İşte o zaman insanın vicdanı sızlar, pişmanlık başlar. Bu insanın kalbi depremde yıkılan evleri andırır, durumu enkazın altında kalan insanlar gibidir. Azgın bir ata benzeyen öfke, sahibini de uçuruma sürükler. Öfkeli kişiler söylediği sözlerden veya yaptığı davranışlardan pişman olmuş olsa bile iş işten geçmiştir. Telafi edilemez hatalar yapılmış, geri alınamaz sözler hedefe saplanmıştır bir kere. 

 

     Bu nedenle öfkeli olduğumuz durumlarda sen dili yerine ben dilini tercih etmeli, öfkelenmemize yol açan nedenlere değil problemi ortadan kaldıran çözümlere odaklanmalıyız. Mevlana’nın şu sözünü aklımıza getirmeliyiz: ”Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.” İşte tüm bu olumsuz durumlardan dolayı öfkenin bizi insanlara karşı kin ve nefret besleyen biri haline getirmesine izin vermemeli ve keskin sirkenin küpüne zarar olduğunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

 

Öğrenci / İBB Şair Erdem Beyazıt Ortaokulu