EĞİTİMİN SİMYASI
Bu satırları okuyorsanız ya eğitimcisiniz ya da bir şekilde eğitim dünyası ile ilgileniyorsunuz. Öğretmen, öğrenci ve veli üçlüsünden biri değilseniz bile muhatap olduklarınızın eğitimli olmasını dilersiniz. Cahil ile ne alışveriş ne komşuluk ne de dostluk istersiniz. Haklısınız. Lakin cahilden kastımız diplomadan mahrum olmak mıdır, irfandan mahrum olmak mı? Akıl sahibi niceleri vardır ki kendi gerçekliğine yabancıdır. Yahut diploma sahibi niceleri vardır ki erdemli olmak ona birkaç beden büyük gelir.
İlim odur ki kişiye öncelikle kendini tanıta…
İlim odur ki kişiyi erdemli kıla…
İlim odur ki kişiye yaratılışın sırrını fısıldaya…
Dünyaya geldiğimiz gün başlayan yolculuğumuzun anlam kazanması için çabalarız. Umarız ki dünyadaki varlığımızın sebebini ve sonucunu bilelim. Aldığımız eğitim bu çabanın ne kadarına cevap verir? Eğitimi veren ve alan arasındaki bağ mahsul verir mi? Aldığımız eğitim kişiliğimizi ilmek ilmek örerken gerekli erdemleri kazandırır mı ya da paçamızdan akıp gider mi kaç bin yıllık mirasın değerli yapı taşları? Bu ve benzeri sorularda kulaç atmak ve boğulmak da mümkün, el değmemiş hayalî adalara kavuşmak da… Dileğimiz ve gayretimiz en iyisine en güzeline kulaç atmak ve kavuşmak.
Eğitimin sorularıyla meşgul olurken bir yandan da kulaç atalım ideal olana.
Biz eğitimciler ve öğrencilerimiz birer tuğlayız diyelim, bizleri birbirimize birleştirecek bir malzeme gerek. Öyle bir malzeme olmalı ki bina senelerce ayakta kalsın.
Bizans ve Osmanlı Döneminden kalma yapıların içinde gezinen İstanbul sakinleri olarak bunun ne demek olduğunu iyi biliriz. Şimdiki yapıları nem, insanı gam çürütürken eski yapılar bunca acıya ve asra meydan okuyor asil duruşlarıyla. Nedir o harcın içindeki? Yüzyıllar önce mevcut olup şimdilerde olmayan hangi teknolojidir ki hayranlığımız ayan oluyor ayakta durup izlerken bile. Mimari özelliklerden ziyade, kimyanın ötesinde bir formül olsa gerek.
Misal;
İnanç. Yapılan eserin uzun, hem de çok uzun ömürlü olacağına olan inanç.
Emek. Hem de az değil, dişini tırnağına takarcasına bir emek.
Sevgi. Sevgisiz yapılan işin nakıs kalacağı bilinciyle samimi bir sevgi.
Bu formül ile yapılan çeşme olsa akar, kubbe olsa dayanır.
Gözle görünür olanın ötesinde öyle şeyler vardır ki simya ile çözüldüğüne inanılır. Bu kavramlar da öyledir. İnanç, emek ve sevgiyi kaba sığdırmak, ölçmek tartmak mümkün değilse de bir simyacının elinde muhteşem sonuçlar verir. Eğitim kadrosu bu harcı kullanarak geleceğe Ayasofya gibi nesiller bırakır. İnanmakla, sevmek ve emek vermekle kuşa şiirler söyleten insanoğlu, kendi oğluna cömertçe harcasa; bu harcamakla geleceğe şahane bir nesil yetiştirmiş olur. Bu bereketli topraklarda yetişen çocukların ve gençlerin bütün dünyaya örnek olacak şahlanışı hayal değil.
Eğitimin simyacılarına ve tüm çocuklarımıza sevgi ile…