Altın gibi varlığımızı parıldatan, ruhumuza güzellikleri nakış nakış işleyen İslam medeniyetinin son dönemlerde yetiştirdiği bir güneşten bahsedeceğim sizlere. Öyle bir güneş ki üç dört yazı boyunca kendisini ve kendisinin geçmişimizi, günümüzü ve geleceğimizi nasıl aydınlattığını dile getirmeye çalışacağım. Fuat Sezgin’den bahsediyorum. Kimdir Fuat Sezgin? Neler Yapmıştır? Fuat Sezgin bilim ve teknik mecrasında yüzyıllar boyu arka plana atılmış, saklanmaya zorlanmış, kendi sahipleri tarafından sindirilmiş bir düşünceyi, olguyu yani İslam’ın bilim ve teknolojiye etkisini, faydasını ve kattıklarını tarihin tozlu ve nankörlüğü bol raflarından neredeyse santim santim ortaya çıkarmıştır. Sanki bir arkeolog edasıyla elindeki küçücük fırçayla sabırla her bir eseri saklandığı yerlerden mucizelerle ortaya çıkarmıştır. Bu yönüyle geçmişimizi aydınlatan bir güneştir kendileri. Kurduğu müze ve tekrar tasarladığı eskinin icatlarını şimdinin insanlarına kazandırarak günümüzü de aydınlatmıştır. Yazdığı eserler ve ileriye yönelik koyduğu hedefleri ile geleceğin her anını aydınlatmaya devam edecektir.
Bu yazıyı yazarken Sefer Turan’ın kaleme aldığı ve Fuat Sezgin ile birlikte yapmış olduğu Timaş Yayınları’ndan çıkmış Bilim Tarihi Sohbetleri kitabı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından basılmış olan beş ciltlik İslam’da Bilim ve Teknik eseri ve İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı’nın çıkarmış olduğu Arap-İslam Bilimleri Tarihi Cilt 1 eserlerini kendime rehber edindim.
1924 yılında Bitlis’te doğan Fuat Sezgin, 1943 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde öğrenimini devam ettirdi. Üniversiteye başlama serüvenini Sefer Turan ile yapmış olduğu söyleşi kitabında: “1943 yılında akrabalarımdan biri beni Edebiyat Fakültesine götürdü. Hâlbuki ben mühendis olma sevdası peşindeydim. O zaman büyük bir Alman âlim vardı. Arapçayı çok iyi bilirdi. Bana ‘Seni onun seminerine götürmek istiyorum’ dedi. Ben de ‘Gidelim’ dedim ve o büyük âlimin seminerine gittim. O gün o büyük âlim beni adeta büyüledi. Ben artık mühendis olmayı veya başka bir mesleğin peşinden koşmayı kafamdan çıkardım” diyerek başlangıç miladını ortaya koyar. O büyük âlim ünlü Alman oryantalist, Doğu bilimcisi Hellmut Ritter’di. Sadece Hellmut Ritter üzerine bile sayfalarca dolusu yazı yazılabilir. Kendisi Fuat Sezgin gibi bir güneşin doğmasına vesile olmasının yanı sıra, İslami el yazması eserlerin gün yüzüne çıkartılıp, araştırılmasında da ön ayak olmuş, üniversite nezdinde Şarkiyat Enstitüsünü kurmuştur.
Helmur Ritter’in kılavuzluğunda öğrenim hayatını şekillendiren Fuat Sezgin, hocasının tavsiyeleri ile 6 ay eve kapanmıştır. Günde yaklaşık 17 saat çalışarak 30 ciltlik Taberi tefsirini çalışarak, Arapçasını geliştirerek, kendi ifadeleriyle başlangıçta hemen hemen hiç anlamadığı tefsiri 6 ayın sonunda gazete okur gibi okumaya ve anlamaya başlamıştır. Yine hocasının işaret etmesi ile daha önce Carl Brockelmann tarafından yazılmış olan Arap Edebiyatı Tarihi kitabına zeyl yazmak için çıktığı yola 1967 yılında başladığı ve 2007 yılında 13. cildini bitirdiği İslam Bilim Tarihi eserini ortaya çıkartmıştır.
Türkiye’de 1960 Askeri Darbe gerçekleştiğinde başında Cemal Gürsel’in bulunduğu Milli Birlik Komitesi, 147 öğretim görevlisini üniversitelerden uzaklaştırmıştı. Ord. Prof. Ali Fuat Başgil, Ord. Prof. Mazhar Şevket İpşiroğlu, Prof. Ziya Öktem, Prof. Halet Çambel, Prof. Tarık Zafer Tunaya, Prof. Mina Urgan, Prof. Sabahattin Eyüpoğlu ve Doç. Dr. Haldun Taner gibi Prof. Dr. Fuat Sezgin de İstanbul Üniversitesi görevinden uzaklaştırılmıştır. Ardından Frankfurt’a geçerek, Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’ne girmiştir. 1965 yılında profesör oldu.1978 yılında Suudi Arabistan Kralı Faysal Vakfı’nın İslami Bilimler Ödülü’nü aldı. 1982 yılında aynı üniversitede Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü kurmuştur. Ardından enstitü içinde müzesini kurarak yöneticiliğini yapmıştır.
Çalışmalarına ‘Bilimler tarihi insanlığın ortak malıdır’ ilkesi ile devam etmiştir. Ona göre bilimler sıçrama yapmıyor, esasında yavaş yavaş tekâmül sürecinde ilerliyordu. Onun en büyük üzüntüsü, 21. Yüzyılın başında bütün insanlığın geliştirdiği bilimler manzumesinde, maalesef Müslümanların 800 yıllık yaratıcılık merhalesinde yerini bulamamış olmasıdır. “Almanya’da bilimler tarihi profesörü olma mesuliyetini üzerime aldığım günden itibaren bende bir hasret, bir yanılgı hissi olarak bu sorumluluk duygusu gelişti. – Bunu nasıl değiştirebiliriz?- ona gayret ediyorum.” Şeklinde ifade eder düşüncelerini. O, araştırmalarında Müslümanların 7.yy’dan itibaren Yunanlılar ve Hintlilerden bilimi öğrendiklerini söyler. Bunu yaparken kökenine bakmaksızın tüm yararlı bilginin özümsendiğini belirtir. Çünkü İslam medeniyetinin felsefesinde de ‘Bilimler Tarihi insanlığın ortak malıdır’ düşüncesinin yansımalarını bulmuştur. Bu süreçten iki yüzyıl sonra ise artık Müslümanlar özümseme işini kenara bırakıp, yaratıcı olmaya başlamışlardır. Yaklaşık 800 yıl süren bir keşif süreci böylece başlamıştır. Ancak 16.yüzyılın sonundan sonra tekrar sessiz ve durağan bir döneme girmişlerdir. Avrupa’nın Rönesans ve Reform hareketleri ile bayrağı devralmasından sonra Batılılarda bir üstünlük duygusu, Müslümanlar üzerinde ise nedeni belirsiz bir aşağılık duygusu ortaya çıkmış.
Fuat Sezgin çağımızın çok ilerisinde bir çalışma dürtüsü ile bu yolculuğa çıkan bir insan. Tıpkı 6 ayda öğrendiği Arapça gibi tüm hayatı boyunca 17 saat çalışarak hayatına devam etmiştir. Hayatı boyunca çalışmalarında ileriyi hedeflemiş, yapılmayanı yapmaya gayret etmiş bir figürdür Fuat Sezgin. İlk İslam Meteoroloji Tarihi’ni yazmıştır. Avrupa’nın 18. ve 19. yüzyıllarda ortaya çıkardığı neticeleri aslında Müslümanlar 9.yüzyıldan itibaren keşfetmiştir. Mesela ‘Rüzgâr nasıl ortaya çıkar? Med cezir nasıl olur? Dolu nasıl oluşur’ gibi meteorolojik meseleleri Müslümanlar 9. Yüzyılda biliyorlardı. Yine Biruni ve İbni Sina’nın yazılı münakaşalarından bahseder Fuat Sezgin. Biri 27 yaşında biri 18 yaşında iki düşünür. ‘Işığın sürati ölçüsüz müdür yoksa ölçülebilir mi?’ Böyle müthiş münakaşaları yapan bir medeniyetten bahseder ve bunları gün yüzüne çıkartmayı bir görev bilir.
93 yıllık ömrüne Kral Faysal ödülü (1978), Frankfurt am Main Goethe Plaketi (1980), Almanya 1. Derece Federal Hizmet Madalyası (1982), Almanya Üstün Hizmet Madalyası (2001),İran İslami Bilimler Kitap Ödülü (2004),Hessen Kültür Ödülü (2009) ve 2013, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini sığdırmıştır. Fuat Sezgin, Süryanice, İbranice, Latince, Arapça ve Almanca dahil 27 dili çok iyi derecede bilmektedir.
Gerek hayata bakış açısı gerekse idealleri örnek alınması gereken, her damlasında değeri ölçülemez bir zenginlik barından koskocaman bir okyanustur Fuat Sezgin. Bizlere düşen ise böyle bir değeri haddimiz doğrultusunda hem anlamaya çalışmak hem de genç zihinlerin üzerine ilmek ilmek işlemektir.