Yazma Eğitiminin Akademik Başarı Üstündeki Etkisi

Fatma Işık
Fatma Işık

      Tarih boyunca insanoğlu önemli buluşlar yapmıştır. “Bu buluşlar içinde en önemlisi hangisidir?” sorusuna verilen cevap genellikle “ateş” ve “tekerleğin icadı” olur. Ateş, pek çok şeyin başlangıcı olarak kabul edilirken tekerlek de insana hareket imkânı verdiği için diğerlerinin önüne geçer. Oysa insanoğlunun hayatını değiştiren çok önemli bir şey daha vardır: DİL. “Bazılarının buluş, bazılarının keşif diyebileceği çok etkili ve esaslı bir başka alet dildir. Dil bize büyük bir hareket imkânı verir tekerlekten daha çok. Dili kullanarak mekânda olduğu kadar zamanda da hareket edebiliriz.” (J.C. London, Kelimelerin Büyülü Dünyası, s.59)

     “Kişi diliyle düşünür.” Çağrışımların özgürce harekete geçmesi, orijinal düşüncelerin aktif hale gelmesi için sol beynin denetiminden kurtulmak gerekir. Yazma yolculuğunun önemi burada devreye girer. Türkçe derslerinin temel dinamikleri “okuma, anlama, dilbilgisi ve yazma becerileri”dir. Yazma becerileri, öğrenme alanlarının sonuncusudur. Çünkü bütün öğrenme alanlarının üzerine inşa edilir. 

    Yazma becerileri eğitiminin hedeflerinin başında kişinin kendisini keşfetmesini sağlamak gelir. Bu eğlenceli keşif yolculuğunun temelinde düşünme vardır. Yazma eylemi; zihinsel süreçleri harekete geçirir, öğrenme sırasında zihnin merkeze alınmasını sağlar. Düşünceleri incelemeye, karşılaştırmaya yardım eder. İşte bu; düşünceler hakkında düşünmenin anahtarıdır. Bu anahtarı kullanmayı keşfeden çocukta çok yönlü düşünme biçimi gelişir.

      İnsan; görmeyi, dinlemeyi, düşünmeyi öğrenerek kendi dünyasını keşfeder. Bu, “duyuların eğitilmesi” anlamına gelir. O zaman yazma derslerinin amacı “duyuların eğitilmesidir.” diyebiliriz. Sadece kişinin kendi içinden başlayan yolculuk dışarıya kadar uzanabilir. Yazma eylemi, duyuların eğitilmesi sayesinde kişinin iç dünyası ile dış dünya arasında bir denge kurmasını sağlar. Bu dengeyi kuran çocuk; büyüme sancılarıyla ve hayatı anlamlandırma macerasındaki zorluklarla daha kolay başa çıkar.     

      Yazmak için “bakmak, görmek, düşünmek, yorumlamak” gerekir. Yazan çocuk; duyularından istifade eder. Kendine ve çevreye karşı farkındalığı yüksek olur. Sözcük dağarcığı gelişir; kendini ifade eder, yeteneklerini fark eder, okumaya ve öğrenmeye karşı olumlu bakış açısı geliştirir. Sıra dışı fikirler üretir. Sorunlara çözümler bulur. Hayallerini keşfeder. Hayal kurmak; geleceğe dair plan yapmak anlamına gelir. Planı olan, nereye varmak istediğini bilen çocuğun akademik başarısı artar.

     Her çocuğun biyolojik ritmi vardır. Yazma eylemi bu ritmi destekler. Çocuk yazmaya geçmeden önceki hazırlık aşamasında kendi ritmini dinler ve ona uygun bir hareket planı yapar. İşte bu plan her yenilendiğinde kendindeki değişimi ve gelişimi somut olarak görme şansı yakalar. Bu da özgüvenini besler. Başaracağına inanmak akademik başarının yükselmesinde en önemli faktördür. Çünkü kişi böylece olumsuz ya da yetersiz dış etkenlerden bağımsız olarak hedefe kilitlenir. Ve başarıya ulaşır.

1975 yılında Rize’de doğdu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini bitirdi. Öğretmenliğe ve öğrenmeye gönül veren biri olarak 15 yılı aşkın bir süredir edebiyat öğretmenliği yapmaktadır. Aynı zamanda “Yazarlık Eğitimi”, “Grup Eğitimi” ve “Dikkat Eğitimi” alanında programlar geliştirmekte ve bunların eğitimini vermektedir. Bunun yanında muhtelif yayın evlerinde metin yazarlığı ve ulusal çocuk dergilerinde yayın hazırlığı yapan yazarın farklı yayın evlerince yayınlanan masal ve hikâye kitapları bulunmaktadır.