Fatih’in Yolu, Sinan’ın İzi -1 – “Okçular Tekkesi”

Oğuz Aydoğan
Oğuz Aydoğan

       Artık bahar geldi. Güneşli günlerle geçiyor Ramazan. Kış mevsiminin kar ve yağmur dolu bereketi tabiatı coşturdu. Başakşehir Sular Vadisi’ne nazır bir sitede yer alan evimden müdürlüğünü yaptığım okula sabah akşam yürüyerek gidiş gelişim tüm bu ilkbahar güzelliklerini kaçırmaksızın yakından görme/duyma /koklama merakımdan.

       İçim uyanan doğaya benzer kıpır kıpır. Her bahar böyle olur zati. Sınıflara girip coşkumu öğrencilerimle, öğretmenlerimle paylaşayım istiyorum. Üst kattan aşağı inerken orta kattaki öğretmenler odasının açık olan kapısından dersi olmayan birkaç bayan öğretmen arkadaşın sohbeti gözüme ilişiyor. Selam verip içeri giriyorum. İçlerinden Bakırköy İHL’ de öğrenciyken Coğrafya öğretmenliğimi de yapmış Artuklu yurdu Mardin doğumlu İstanbul hanımefendisi değerli Tülin Hocam o eskimez kibarlık ve güngörmüşlüğüyle:

        ” Buyurmaz mısınız Müdür Bey?” diyerek yer gösteriyor.

       Buyurmaz olur muyum? Tabii ki, zaten maksat dedim ya içimde baş gösteren coşku ve enerjiyi birileriyle paylaşmak.

          Sohbet tadından yenilmez kıvamda akıp giderken fen öğretmenimiz Özlem Hoca yekten soruyor:   

           ” Müdürüm, geleneksel iftarımızı ne zaman yapıyoruz?”

        Bizde adettir, soruyu soran görevi alır. Koordinatör olarak Özlem Hoca’yı seçiyor ve haftaya bir gün hemen yapalım kararında anlaşıyoruz. İftar için yer konusu da ‘Okulda yapalım daha muhabbetli olur!’  genel kabulü ile hallediliyor.

     Geleneksel iftar günü geldi. Oldukça kalabalık bir katılımla okuldayız. Orucumuzu açmak için ezan bekliyorken telefonum çalıyor. İftar saatinde ve de üstelik isimsiz bir telefon olunca acaba bakmasam mı diye bir an içimden geçirsem de her nedense bakıyorum.

        Telefondaki kişi bir velimiz. Türkiye Şampiyonu okçu kızımız Zülal’in babası ve yarın Okçular Tekkesi’nde kızının okulu temsilen müsabakaya çıkacağını lakin bir evrakın da imza/mühür eksikliği olduğundan bahsediyor.

      “Okulda iftar yapıyoruz, gelebilecek durumdaysanız hemen halledelim diyorum.” Yarın sabah erkenden eşinin geleceğini söylüyor beyefendi velimiz ve telefonu kapatıyoruz.

Ezan okundu, oruçlarımızı açtık, iftar devam ediyorken başka ve yeni bir isimsiz arama daha. Ona da bakıyorum. Bu seferki arayan kişi de şampiyon kızımızın antrenör hocası.

” Müdürüm okula geldim evrakı almak istiyorum.” diyor ve bir müddet sonra da iftar yaptığımız okulun fuaye alanında baş gösteriyor antrenör hoca.

      Kendisini gerekli evrak işlemlerini tamamlaması için okul memuremize yönlendirirken teşekkür edip ekliyor:

“Yarın 14.30’da Kulaksız Okçular Tekkesi’nde Nimet Zülal’in ödül töreni olacak, müsaitseniz sizi de bekleriz, Müdür Bey.”

        Henüz müsabakalar yapılmadan kızımızın Türkiye Şampiyonluğu derecesinden mütevellit bir özgüvenle ‘İhtimal İstanbul Şampiyonu olacağını ve bizi de orada görmekten mutluluk duyacaklarını’ söyleyen okçuluk antrenörü Nezir Bey’e “Bir mani olmazsa katılacağım, inşallah!” sözünü veriyorum.

        Ertesi gün yine vadinin tüm güzelliklerini duyumsayarak ve dahi doyumsayarak okula geçiyorum. Sabah işlerini hallettikten sonra öğlene doğru Başakşehir’den Beyoğlu – Kulaksız semtindeki Okçular Vakfı Tesislerine doğru aracımla yola çıkıyorum. (Sabahki işlerden kasıt da şudur ki, sınıflarda başlattığım “en güzel selfie!” -bu arada Türkçe öğretmeni Bilgen Hocamızın gayet haklı ve yerinde ikazıyla ‘özçekim’e dönüştü yarışmanın başlağı – çekimi yarışması kapsamında bir sınıfı ziyaret ediyorum. Aramızda kalsın ama aslında ‘maksat muhabbet kahve bahane!’ diyen gibi benim de amacım tabii ki öğrenci ve öğretmenlerimizle muhabbet olduğu kadar bir diğer taraftan okul müdürü olmamız hasebiyle dersi yerinde izleme ve rehberlik çalışmaları.)

     Ramazan öncesinde Kasımpaşa semtine bir ziyaret gerçekleştirmiş ve Osmanlı Dönemi denizciler/kaptanlar semtini tanımaya çalışmıştım. Bu gezi esnasında dikkatimi çeken Okçular Tekkesi tabelaları içimdeki onulmaz merak duygularını kabartmış ve işaretin peşine düşerek Kasımpaşa’dan Okmeydanı/Kulaksız’daki Okçular Vakfının tamamen yok olmuş tekkeyi ihya edip tekrar okçuluk tarihimize kazandırılmasıyla başlayan bu müthiş ve bereketli hizmetin ortaya çıkardığı okçuluk faaliyetleri için merkez halini almış tarihi tekkenin yeni haline aynel yakin mülaki olmuştum. Bu sebeple zaten yerini bildiğim tekkeyi bulmak zor olmuyor ve tören öncesinde cuma vakti olması münasebetiyle tekkenin geniş avlusuna serilmiş hasırlar üstünde namazı eda ediyorum kalabalık bir cemaat ile.

     Törene bir hayli vakit var. Mutadım üzere semti (Okmeydanı – Kulaksız) yakından tanımak/anlamak için bir müddet caddelerde/sokaklarda; çok da dikkat çekmeden ama yine de etrafı meraklı gözlerle temaşa eder vaziyette, dolaşıyorum.

    “Bir umuttur yaşamak!”, “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın!” vb. sokak yazıları, sağ eğilimli parti ve derneklerimizin dikkat çeken tabelaları, Karadeniz ağırlıklı insan kalabalıklarıyla birlikte hatırı sayılır derecede Afrika kökenli siyahî insanlar ve bizim Roman vatandaşlarla güzelleşen semt tam bir insan mozaiği. Bakan için, gören için, duyan için müthiş zenginlikte bir memleket parçası buralar. Gezmek/görmek/bilmek/tanımak ve dahi anlamak lazım vatanın buralara yansımış her satırını, her köşesini.

     Semtin farklı farklı bu kalabalık grupları meraklıları için eşsiz fırsatlar sunuyor. Milletin bir parçası olduğumuz duygusunu daha yoğun hissetmek adına bu tür kenar/köşe semtlerinde gözden kaybolmak hususi tavsiyemdir, herkese. Sizi kendinize getirir, ‘Neyi ararken neyi buldum?’ dedirtir bu minval yerler size. Bu mahşeri insan çeşitliliği içerisinde her neyi ararsanız arayın aslında sonunda bulduğunuz da kendiniz olursunuz.

        İşte sokaklarında bir nevi “Halvet Der Encümen”, kalabalıklar içinde yalnız değilsem bile gizlenmiş, gözden nihan olmuş bir kaybolmuşluk içinde sokaklarında arzı endam ettiğim Okmeydanı semtine adını Okçular Tekkesi vermiştir. 

     1453 İstanbul’un fetih yılında bizzat Fatih Sultan Mehmet’in emriyle bina edildiği için “Fetih ve Fatih Yadigârı” olan Okçular Ocağı Cumhuriyet Dönemine tamamen hak ile yeksan olmuş tekke tüm müştemilatıyla birlikte geriye sadece mescidinin minaresi kalmış olarak yıkılmıştır. Dolayısıyla büyük Sultan Fatih’in emaneti tekkenin asıl halini biz artık elimize geçen tarihi kayıtlar, resimler ve gravürlerle ancak arşiv düzeyinde bilebiliyoruz.  

       İşte bu mimari hafızamızdan neredeyse tamamen silinmek üzere olan tarihi yapıyı Okçular Vakfı Kiptaş’la birlikte mimari açıdan oldukça başarılı bir ihya hareketiyle yeniden inşa etmiş ve kelimenin tam anlamıyla Okçular Tekkesi küllerinden doğmuş ve büyük milletimizin medeni haritası kültürel hafızasında, okçuluk sporu sahnesindeki yerini tekrar almış ve yapı; mescidi, müzesi, kafeteryası, kapalı otoparkı, konferans salonları, okçuluk eğitim, antrenman ve müsabaka sahaları vb. birimleriyle geçmişle geleceği birleştiren bir modern bütünlük içerisinde tekraren milletimize armağan edilmiştir.

    Okçular Vakfının bu büyük ve her türlü takdirin ötesinde faydalı/anlamlı hizmeti karşısında minnet duymamak, millî duygusu olan hiç kimsenin yapabileceği bir şey değil. Hele ki hasbelkader kendini tarihçi olarak tesmiye ben gibilerin bu kıymeti hem bilmek, hem de tanıtmak gibi bir vazifesinin de olduğu muhakkaktır. Zaten bu yazının yazılış gayesi de biraz buna matuftur.

       Fetihle birlikte Osmanlı okçuluğunun mekânı haline gelmiş bu meydan yıllarca hem bir savaş antrenman sahası, hem de okçuluk sporunun gösteri merkezi olarak amacına uygun vaziyette varlığını sürdürmüştür. Cumhuriyet Döneminde ise özellikle 1950’lerden sonra yoğunlaşan bir şekilde Anadolu’dan gelen memleket insanlarına kucak açmış ve ismi o dönemden bugünlere kadar Okmeydanı olarak devam etmiştir.

   “Fatih’in Yolu, Sinan’ın İzi -2” genel başlığı altında bu sefer de “Okmeydanı” semti etrafında düşüncelerimizi/izlenimlerimizi kaleme alacağımız bir diğer yazıda buluşmak ümidiyle…

Vesselam!

Takip Et:
1973 yılında Tokat- Reşadiye-Gürpınar Köyü’nde dünyaya geldim. İlk tahsilimi doğduğum köydeki Gürpınar Köyü İÖO’da tamamladıktan sonra İmam – Hatip olan babamın tayini dolayısıyla ailemle birlikte İstanbul’a yerleştim. Orta tahsilim, 1985’te Çatalca İHL’de başlayıp 1986 yılında Bakırköy İHL’ de devam etti ki, 1991 yılında adı geçen okuldan mezun olarak lise eğitimimi tamamladım.1993 senesinde girdiğim Üniversite sınavında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Tarih Öğretmenliği Bölümünü kazandım.1997’de bahsi geçen okuldan mezun olduğum sene içerisinde aynı üniversiteye bağlı Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Sanatı Anabilim Dalı’nda Lisansüstü eğitimime başladım. Eğitimimin birinci yarıyılı sonunda Hatay’ın Reyhanlı İlçesi İmam Hatip Lisesi’ne Tarih Öğretmeni olarak tayinim olunca bir süre yüksek Lisans eğitimime ara vermek mecburiyetinde kaldım.1998’de başladığım Reyhanlı İHL Tarih Öğretmenliği görevim, 2001 yılında Kadıköy Dilek Sabancı TML’ye atanmamla sona ermiştir. 2002 yılında Kırklareli Babaeski’de vatani görevimi tamamladıktan sonra Yüksek Lisans Eğitimime kaldığım yerden devam ederek 2007’de Ahmet Refik ALTINAY : “Hayatı ve Sanat Tarihi Çalışmaları” adlı yüksek lisans tezimi bitirdim ve lisansüstü eğitimimi tamamladım. Kadıköy Dilek Sabancı TML Tarih Öğretmenliği görevimde sergilediğim performanstan ötürü “Aylıkla Ödüllendirme” belgesiyle ödüllendirildim. Aynı okulun geleneksel olarak gerçekleştirdiği Vaksa Ödüllerinde 2005 yılında yılın en çalışkan üçüncü öğretmeni olarak VAKSA tarafından ödüllendirildim. Yine aynı yıl girdiğim Müdür Yardımcılığı sınavını kazanarak 2006 yılında sınava dayalı olarak Kadıköy Sait Cordan İÖO’ya Müdür Yardımcısı olarak atandım. 2006/2010 yılları arasında bu okulda Müdür Yardımcısı olarak devam eden görevimdeki performansım dolayısıyla da iki defa Teşekkür Belgesiyle onurlandırıldım.2010 yılı Müdürlük Sınavını kazandım ve bu sınava bağlı olarak 2010 yılında Başakşehir Kayabaşı Çamlık İÖO Okul Müdürlüğü görevine atandım. Bu okuldaki iki yıllık görevimde gösterdiğim performanstan dolayı da İlköğretim eğitim denetmenlerinin teklifi ve İl Milli Eğitim Müdürümüzün oluruyla 2011 yılında yine Teşekkür ve 2012,2013 ve 2014 yılında da Başakşehir Kaymakamlığı tarafından Başarı Belgeleriyle ödüllendirildim.Halen İBB Şehit Polis Mustafa Erdoğan Orta Okulu Müdürlüğü görevine devam etmekteyim ve aynı zamanda Sabahattin Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi ve Denetimi alanında Yüksek Lisans yapmış olup evli ve iki erkek çocuğu babasıyım.
Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir