Bayram Nedir, Ne Değildir?

Uğur Canbolat
Uğur Canbolat

KİŞİNİN aczini, fakrını, yetersizliğini, her şeye güç yetiremeyeceğini anlaması esasen bayramı hak etme yolunda yürüdüğünü gösterir.

Evet, bayram bir neşedir ama şımarmak değildir.

Evet, bayram bir sevinçtir ama kaynağı belirsiz bir başıboşluk değildir.

Evet, bayram bir mutluluktur ama serap misali hayalî bir aldanış değildir.

Evet, bayram bir huzurdur ama oradan buradan ödünç alınmış bir itminan değildir.

Evet, bayram bir sükûndur, sessizliktir ama sadece dillerin susması değil aslında nefsin homurtularını kesmesidir.

Evet, bayram bir barıştır ama öncelikle insanın kendisiyle tanışması ve barışık olmayı öğrenmesidir. 

Evet, bayram insanları kabul edip konuk etmektir ama öncelikle kişinin artısı ve eksisi ile kendisini kabulüdür.

Evet, bayram bir hoşluktur ama evvela mükevvenatta meydana gelen oluş ve bitişlerdeki hoşluğu görmektir.

Evet, bayram dost hatırlarını âli tutmak, onları hoşnut etmektir ama evvela kendini memnun etmek ve kendinden rıza kazanmaktır.

ŞÜKÜRDÜR bayram…

Hakkın ikramlarına, ihsanlarına, lütuflarına şükürdür…

Anlayıp anlayamadığımız tüm nimetlerine şükran duygusu ile dolmaktır.

Hamd kuşağını kuşanmaktır.

Her dem bu anlayışla hayata bakmak ve bunu yaşamın üssü’l-esası yapmaktır.

Yüce Rabbimizin mübarek Ramazan’ı bize eriştirip onun içinde inzal buyurduğu Kur’an-ı Kerim ile tanışıp, anlama yolunda hemdem oluşumuzun şükrüdür.

Âyetlerle haşir neşir oluşumuzun şükranıdır.

Yüce Rabbimize duyduğumuz minneti ifade etmenin bir şeklidir.

Evet, bugün şükür bayramıdır.

Bayramımız kutlu olsun.

Bol şükürlü olsun.

ZÎNET günüdür bayram…

Takıp, takıştıracağımız gündür.

Süsleneceğimiz, bezeneceğimiz, en tatlı görüneceğimiz gündür.

En çok da elbette manevî süslerle donanacağımız gündür.

Rabbimizin bizden istediği kulluğun gereği olan güzellikleri kuşanacağımız, onları coşku içinde sergileyeceğimiz gündür.

Hakkın bize ihsân buyurduğu maddi ve mânevî tüm nimetleri üzerimizde gösterip tahdîs-i nîmet edeceğimiz gündür.

İKRÂM günüdür, bugün…

Cenâb-ı Hakkın bize olan ikrâmlarını görüp göstererek hamd edeceğimiz gündür.

Fark etmeden, fark edilmesini sağlayamayız.

Bu sebeple önce bizler üzerimizde denizin kabarcıkları gibi köpürüp duran İlâhî ikramları görmeliyiz ki, bunları başkalarına da gösterebilelim.

Gün, o gündür.

KUTLAMA günüdür, bugün.

Tüm Ramazan ayı boyunca öğrendiklerimizi kutladığımız gün…

Şirk pisliğinden kurtulma bilgisini elde etmenin kutlaması…

Katışıksız bir tevhid-î imânı elde etme yolunu öğrenmiş olmanın kutlanması…

Müşriklerin davranış psikolojisi kodlarını çözüp o davranışlara girmeme şuurunun kutlanması…

Münafıklığın nasıl bir entrika ve çok yüzlülük olduğunu Kur’an’dan öğrenip bunlardan uzak kalabilmenin kutlanması…

Kısacası; Kur’an-ı Kerime öğrenci oluşumuzun, bir eylem planı çerçevesinde disiplinle çalışıp öğrenip elde ettiklerimizin şükran kutlamasını yaptığımız gündür.

BAĞIŞLANMAYI umma günüdür, bugün.

Nefisle bir ay süresince yaptığımız mücadelenin sonuca bağlandığı günüdür.

Bu uğurda gösterdiğimiz mücahede ve fedakârlığın taçlandığı gündür.

İkrâmları fark edip fark ettireceğimiz en tatlı günümüzdür.

Yiyip, içeceğimiz, usulünce eğleneceğimiz gündür.

Konuşup yârenlik yapacağımız gündür.

TATLILIK ikrâmı yapacağımız gündür.

Sevgili Peygamberimiz hicretin ikinci yılında Musalla adı verilen geniş bir alana çıkarak bayramlaştı.

Öncesinde ise hurma yedi ve bunu her yıl sürdürdü. Tabiin döneminde bu sünnet un, tereyağı, bal ve hurma ezmesinden yapılan tatlıların yapılıp ikrâm edilmesiyle devam ettirildi.

Bayramlarda tatlı ikramlarımız işte bu sebeple önemlidir.

Demem o ki, bayramlarda sadece tatlı değil tatlılık da ikrâm edilmeli. 

Tebessüm de sünnettir zira.

RAZI günüdür bugün.

Razı olmayı öğrenmeye çalıştığımız zorlu bir mücadele ayı sonrasında Rabbimizden bizden razı olmasını dilediğimiz gündür, bugün. 

Rıza günüdür.

“Biz her şeyden razı olduk, biz her kulundan razı olduk, biz her zuhurdan razı olduk; Sen de bizden razı ol Allah’ım” dediğimiz gündür.

Tekbir günüdür, tazim günüdür, şükür günüdür.

AKLIMIZI işlettirmenin bayramı…

Fikrimizi inceltmenin bayramı… Kalbimizi coşturmanın bayramı…

Vahiyle donanmış ve bütünlenmiş olmanın bayramıdır, bu bayram.

Acılarımızı kusurlarımızda arayıp bulmanın bayramı…

Zulme karşı kıyam eden bir gönle sahip olabilmek için cehdetmenin bayramı…

Bayramınız, bayram ola.

Bayramımız, bayram ola.

Cümleye selam ola…

Takip Et:
1966 yılında Orta Anadolu’nun bozkırı olan Yozgat’ta doğdu. Köy odasında dedesinin himayesinde büyüdü. Anlamasa da büyüklerin sohbet sofrasında oturdu. Söze yâr olmanın önemini ilk burada hissetti. Daha sonra sözü güçlü söyleyen kalem ehline hep yakın durdu. Röportajlar yaptı, yayınladı, kitaplaştırdı. Kelimenin âhengine meftun olarak kendini tanımlıyor.12 yaşından beri İstanbul’da yaşıyor ve bundan mutlu. Bir Üsküdarlı… Çay, dergi, kitap ve Üsküdar dörtlüsünü seviyor. Bir de yanında türküler… Muhabbete paçayı kaptırdığını düşünüyor.Edebiyat, kültür ve sanatın harmenyeri olan radyoculuğa yakın durdu, ses verdi, programlar yaptı. Yanı sıra radyo yayın yönetmenliği ve genel müdürlük yaptı.Haluk Nurbaki’yle tanıştı, mânâ bilimlerini merak etti, dervişler tanıdı, onlara gönlünü tuttu. Nevzat Tarhan’la tanıştı. Psikoloji ilgi alanları arasına girdi. Uzun yıllar TV’lerde psikoloji programı yapımcı ve sunucusu olarak çalıştı. Halen ÜLKE TV ve Üsküdar Üniversitesi Televizyonu’nda program yapıyor.Hayatının bir döneminde dergicilik yaptı. Dergileri seviyor. Hâlen ‘PSİKOHAYAT’ Dergisi’nin Genel Koordinatörü. Gerçek Âlim, Gerçek Âşık Halûk Nurbaki, Portreler, Psikoloji Konuşmaları, Hikâyeler Hep Yarım, Geldim Ama Yoktun, Aklımda Olduğun Aklında Olsun adıyla yayınlanmış beş kitabı var.ESKADER (Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) Üyesi. İstiklal Gazetesi ve Habername, karadeniz ekspres isimli internet sitesinde köşe yazıyor.