Melhame-i Kübra

Ergün Aydın
Ergün Aydın

        Takvim 1921’i gösterdiğinde, savaşın şiddeti de iyice artmıştı.

 

     Eski asker Kazım Bey ve ailesi, savaşın bu en şiddetli döneminde Akşehir’in Değirmen köyünde Yunan işgaline maruz kalıyorlardı. Kazım Bey de oğlunu kendi yaptığı özel damgalı kolye ile askerliğe uğurlamıştı. 

 

      Aradan çok geçmemişti ki Mustafa Kemal Paşa, mecliste Başkumandan ilan edildi. Başkumandan ilk iş olarak orduyu, Yunan ordusuna denk getirebilmek adına seferberlik ilan etti ve eski askerleri de silah altına çağırdı. Daha öncesinde Çanakkale, Yemen ve Irak cephesinde çarpışmış olan eski çavuş Kazım Bey bunu öğrenince asker alım şubesine gitti. Askerliğe başvurmak için gittiği yerde görevli subaya bir ricada bulunmak istedi, görevli subayın da müsadesiyle meramını dile getirdi. Kazım Bey, 24. Tümen’e yazılmayı istedi subaydan. Bunun üzerine bu isteğin sebebini öğrenmek için subay ona sordu: “Peki, neden böyle bir meramda bulunduğunuzu öğrenebilir miyim?” Kazım Bey şöyle cevap verdi: “Oğlum Rıfat da 24. Tümen’dedir.” Subay tekrar sordu: “24. Tümen’den Rıfat mı?” Bunu dedikten sonra görevli subay, önündeki belgeleri karıştırmaya başladı. Bir süre sonra yüzünde alenen belli olan bir hüzünle Kazım Bey’e döndü ve “Kazım Bey, kusura bakma. İş çokluğundan bildirmekte gecikmişiz. Başınız sağ olsun.” Oğlunun şehit olduğunu öğrenen Kazım Bey hüzünlü bir ifadeyle “Vatan sağ olsun.” dedi ve ardından içi intikam duygusuyla doldu. Savaşın en şiddetli olduğu tümene gitmek için âdeta yanıp tutuşuyordu. 

 

       Kazım Bey, bu isteğinin kabul edilmeyeceğini çok iyi biliyordu çünkü oğlunu kaybeden bir babayı kim tutabilirdi ki? İşte bu sebepten ötürü Kazım Bey, isteğini başka bir dil ile ifade etti. “Benim oğlum acemiydi. Savaş görmemiş, savaşmayı bilmezdi. Ben Çanakkale’de, Yemen’de, Irak’ta piştim. Subayım, beni acemilerle dolu en kanlı cepheye gönder ki o acemilere vuruşmayı, savaşmayı, çarpışmayı belleteyim. Böylelikle başka babalar da benim gibi evlat acısı yaşamasın.” Bu ifadenin üzerine duygulanan görevli subay: “Senin yüreğine sağlık Kazım Çavuş. Dediğini yapacağım. Seni 9.  Tümen’e yazıyorum.” dedi.

 

     Melhame-i Kübrâ diye adlandırılan Sakarya Meydan Muharebesi’ne 9.Tümen’den dâhil olan Kazım Çavuş, Yunan cepheye varmadan evvel, gece gündüz demeden birliğindeki askerleri savaşa hazırladı. Savaş öncesi onun bu çabalarını gören 9. Tümen Komutanı Miralay Sıtkı Bey, kendisini başçavuşluğa terfi ettirdi. Bu süre zarfında asıl görevleri olan bulundukları Türbe Tepe’yi tahkim ettiler. 25 Ağustos 1921 günü sabah 03.00’e doğru Yunan taarruzuyla Kazım Çavuş için de savaş başladı.

 

     Bu ani taarruz karşısında Kazım Çavuş’un da içinde bulunduğu 9.Tümen’e bağlı 27. Alay, büyük ölçüde sarsıldı. Kanlı çarpışmalar sonrası saat 09.00’a doğru Karapınar güney sırtlarına çekildiler. Bu çekiliş sırasında yolunu kaybetmiş bir Yunan askerini esir alan Kazım Çavuş, gördüğü şey karşısında neye uğradığını şaşırdı. Birden askerin üzerine atıldı ve “Bre gâvur! Nereden buldun onu? Ver çabuk!” diye haykırdı. İntikam hışmı ile atılarak askerin boynundaki kolyeyi yerinden söktü çünkü bu kolye oğluna verdiği kolyenin ta kendisiydi. Üzerindeki damgadan anlamıştı bunun oğluna verdiği kolye olduğunu. Öfke yağmurlarına tutulan Kazım Çavuş bıçağını çekti ve askerin boynuna dayadı. “Nasıl kıydın oğluma?” Korkudan ne yapacağını şaşıran Yunan askeri: “Yemin ediyorum ki kimseyi öldürmedim, bunu esir bir Türk’ün boynundan aldım.” dedi. Duydukları karşısında neye uğradığını şaşıran Kazım Çavuş, askerin üstünden çekildi ve daha ne olduğunu tam idrak edemeden duyduklarını sindirmeye çalıştı. Şehit olduğunu öğrendiği oğlu aslında Yunan’ın elinde esirdi demek. Oğlunun ölmediğine mi sevinmeliydi yoksa oğlunun Yunanların elinde esir olduğuna mı üzülmeliydi? Savaşa devam edip birçok Yunan’ı öldürebilirdi ama öldürdüğü her Yunan oğluna daha fazla acı verilmesine sebep olabilirdi. Çünkü ölen askerlerinin intikamlarını esirlere işkence etmekten daha iyi nasıl alabilirlerdi? Bu düşüncelerin ağırlığında ezilen Kazım Çavuş, kararını vermişti. Tümendeyken denk geldiği eski silah arkadaşlarından yardım isteyecek, eğer yardım etmezlerse tek başına da olsa oğlunu bulup kurtaracaktı. Kazım Çavuş, Yunan’ı sorgulamaya devam etti ve oğlunun esir düştüğü yeri öğrendi. Oğlu Rıfat, İzmir Yunan Karargâhında tutuluyordu. Kazım Çavuş hemen 9.Tümen’i alay alay dolaşarak denk düştüğü eski silah arkadaşları Pehlivan Pala Mehmet, Bombacı Gazi Çavuş, Sıhhiyeci Köse Ahmet ve Nişancı Şahingöz Mustafa ile bir ekip oluşturdu.

 

    Kazım Çavuş ve eski silah arkadaşları İzmir’e doğru yola koyulmak üzere hemen hazırlandılar ve gece gündüz demeden dörtnala at sürdüler. İzmir’e vardıklarında Şahingöz Mustafa, Yunan Karargâhına uzaktan bir gözlemde bulundu ve karargâhta anormal bir kalabalık olduğunu fark etti. Ne olduğunu anlamak için bir Yunan devriyesini etkisiz hâle getirdiler ve sorgulama esnasında Türk esirlerinin kurşuna dizileceğini öğrendiler. İdam mangasının geçeceği güzergâhı da öğrendikten sonra içeri sızmak için planları belliydi artık: İdam mangasına pusu kurup manganın yerine geçeceklerdi. Hemen planı uygulamaya başladılar. Pusuya yatıp beklediler. İdam mangası, devriye askerlerinin tam dedikleri yerde ve zamanda belirdi. Pala Mehmet, Gazi Çavuş, Köse Ahmet ve Kazım Çavuş hemen manga aracının önünü keserek manganın yerine geçtiler. 

 

    Bu sırada Şahingöz Mustafa da karargâha hâkim bir tepede nişan almış, cümbüşün kopmasını bekliyordu. Plan tıkır tıkır işliyordu. Yunanlı kılığında idam yerine geldiler. Gözlerini bile kırpmadan vatanın bağımsızlığı ve hürriyet dolu yarınlar için silaha sarılmış ve bu uğurda esir düşmüş vatan evlatlarının karşısında yerlerini aldılar. Manganın gelmesini bekleyen Yunan subayı komutlarına başladı. “Asker, hazır! Kurma kolu çek, nişan al; ateş!” Ve kanlar içinde yere yığıldılar.

 

    Türk esirleri; vatan, millet ve âlem-i İslam için şehitlik mertebesine ulaştıkları için ölürken canlarının yanmadığını düşündüler fakat bir ses onları kendilerine getirdi: “Aslanlar, merak etmeyin! Hepinizi kurtaracağız.” Esirlerin arasında bulunan Rıfat, bu sesin sahibini hemen tanıdı: “Baba! Sen misin?” Kazım Çavuş: “Buradayım oğlum! Senin için geldim. Seni bu gâvurlara yem eder miyim hiç?” dedi ve oğlunun ellerini çözmek için atıldı. Fakat oğlu babasından, önce diğer esirleri çözmesini istedi. Kazım Çavuş, bunca zaman sonra gördüğü oğlunun isteğini reddetmeyerek diğer Türk esirlerinin ellerini çözdü. 

 

    Kurtulan esirler Şahingöz Mustafa’nın bulunduğu tepeye yönlendirildiler. Esaretten kurtulma sırası Rıfat’a geldiğinde baba oğul vuslata eremeden Rıfat, Kazım Çavuş’un gözlerinin önünde kanlar içinde yere serildi. Yunan birlikleri olay yerine varmış, çatışma başlamıştı. Kazım Çavuş ne olduğunu anlayamadan kalbine isabet eden bir kurşunla yere serildi.

 

    Pala Mehmet, Köse Ahmet ve Gazi Çavuş esirlere zaman kazandırabilmek için çatışmaya devam ettiler. Şehadete yaklaştıklarını ve Yunanlıları daha fazla tutamayacaklarını fark eden Gazi Çavuş, yanında bulundurduğu bombasını atmaya hazırlanırken elindeki bombaya isabet eden kurşun yüzünden büyük bir patlama yaşandı. Pala Mehmet, Köse Ahmet, Gazi Çavuş ve onlarca Yunan askeri orada can verdi. Çaresizce bulunduğu tepeden olanları izleyen Şahingöz Mustafa, önüne yığılan bir insanla kendine geldi. Yunanlılar, esirlerin kaçtığı noktayı fark etmiş ve kurşunlar Şahingöz Mustafa’nın bulunduğu tepeye doğru yönelmişti. Kendisine gelmesi gereken bir kurşunun önüne geçen bir Türk esiri sayesinde Mustafa kurtulmuştu. Hemen kalan esirlerle birlikte oradan uzaklaşıp Ankara’ya doğru yola koyuldular.

 

    Kazım Çavuş, oğlu için girdiği mücadeleden bir kahraman olarak çıktı ve yanına aldığı silah arkadaşlarıyla beraber 136 savaş esirini kurtardı. Ekipten sağ çıkan tek kişi Şahingöz Mustafa oldu.

 

    Mustafa, tümene tekrar katıldı. Sakarya’da bozguna uğrayan Yunanlıların peşinden Muzaffer ve Şanlı Türk Ordusu’yla birlikte arkadaşlarının, ordunun ve memleketin intikamı için İzmir’e doğru taarruza kalktı. 9 Eylül 1922’de Türk ordusu İzmir’e girdiğinde Mustafalar intikamlarını aldılar

.

Öğrenci / TOKİ Kayaşehir Anadolu Lisesi