Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen kutlu Peygamber Hz. Muhammed (a.s); hayatı, mücadelesi ve kişiliği ile tüm insanlar ve toplumlar için örnek bir şahsiyettir. O, insanlığa tebliğ ettiği kutsal ilke ve değerleri kendi kişiliğinde birleştirmiş bir liderdir. Ahlakı, sevgisi, tevazusu, merhameti ve adaleti ile düşmanlarını bile kendisine hayran bırakacak bir hayat yaşayan Peygamberimiz (a.s.); Mekke’de bir kişi ile başlayan İslam mesajını, Medine’de toplumsal bir güç haline getirmiştir. Onun öğrencileri ve arkadaşları ise bu mesajı kısa zamanda dünyanın dört bir yanına ulaştırmışlardır. Bu yönüyle Hz. Muhammed (a.s); toplumların huzur ve barışı, gelişmesi için örnekler alınacak bir liderdir. O; kendisini toplumundan ayrı görmeyen, onlarla birlikte aç kalan, onlarla beraber mücadele eden ve her kesimden insana şefkat ve adaletle muamele eden toplumsal bir kişiliktir.
Hz. Peygamber’in içinde yaşadığı ve peygamber olarak gönderildiği toplumuna kazandırdığı en büyük vasıf, özgüvendir. Çöl şartlarında cehaletin ve hukuksuzluğun karanlığında yolunu kaybetmiş bir vaziyette hayat süren, insana değer vermeyen ve güçlülerin sözünün geçtiği bir toplumda Hz. Peygamber’in çağrısı o dönemde âdeta bir diriliş muştusu olmuştur. Köleler, kadınlar, gençler, zayıflar, güçsüzler ve fakirler onunla dirilmiş ve hayat iksiri olan İslam’a koşmuşlardır. Güçlülere hak ve adaleti, zayıflara şefkat ve merhameti, kölelere ve efendilere eşitliği, kadın ve çocuklara insanlık onurunu kısaca tüm insanlara adı İslam olan “kullara değil Allah’a kulluğu” dillendirmiştir. Onun çağrısı gönüllerde karşılık bulmuş ve bu insanlar yeryüzünde “Allah’ın muhatabı olma” şerefinin idrakiyle değil çölleri kıtaları, okyanusları aşarak İslam mesajını ülkelere ve gönüllere ulaştıran fatihler olmuşlardır.
Gençlere büyük önem veren Hz. Peygamber (s.a.v.), onları her fırsatta eğiterek sorumluluk sahibi olmalarını sağlamış ve önemli görevleri onlara vermiştir. Bu sebepledir ki ilk Müslümanların çoğunluğunu gençler oluşturmaktadır. 25 yaşında Habeşistan muhacirlerinin lideri olan Cafer-i Tayyar, 22 yaşında İslam’ın ilk muallimi olarak Medine’ye gönderilen Mus’ab, 17 yaşında Hz. Peygamber’in tercümanı olan Zeyd bin Sabit, 26 yaşında Yemen’e vali olarak atanan Muaz bin Cebel ve 19 yaşında Suriye ordusuna komutan olarak atanan Üsame (r.a.) Peygamberimizin görev verdiği gençlerden sadece bazılarıdır. Bu yönüyle insanlara önderlik yapanların, Hz. Peygamber’den alacakları dersler vardır.
İnsan onur ve kişiliğine büyük önem veren Hz. Peygamber (s.a.v.), toplumun en zayıf tabakası olan köleler konusunda zihinlerdeki kabulleri yıkmış ve toplumun onlara bakışını değiştirmiştir. Her şeyden önce tüm insanların doğuştan eşit olduğunu ifade etmiş, köleleri hürriyetlerine kavuşturmayı teşvik etmiş ve köle sahiplerini kendi yaşam standartlarının aynısını kölelerden esirgememeleri konusunda uyarmıştır. Bununla da yetinmeyen Hz. Peygamber (s.a.v.), hürriyetlerine kavuşan kölelere her zaman değer vermiş, onları diğerlerinden asla ayırmamış, onlara kabiliyetlerine göre önemli toplumsal görevler vermiştir. Bilal-ı Habeşi’nin Mescid-i Nebevi’de müezzin olması, Zeyd bin Harise’nin Mute ordusuna komutan atanması ve âmâ bir sahabi olan Ümmü Mektum’un Medine’ye Hz. Peygamber’in vekili olarak vali tayin edilmesi onun bu yaklaşımının bazı örnekleridir.
Kadına karşı adaletsiz ve aşağılayıcı tavrın hâkim olduğu bir dünyada Hz. Peygamber (s.a.v.), kadınların erkeğin diğer yarısı ve Allah’ın kulu olduğu inancını ilan etmiştir. Kadına bakış konusunda tarihte devrim niteliğinde hükümler getiren Hz. Peygamber, kız çocuklarına hor bakanlara “İki veya üç tane kız evladını büyütüp yetiştirenin cennetlik olacağı” müjdesini vermiş ve toplumun kadınlara bakışını olumlu yönde değiştirmeye çalışmıştır.
Özetle Hz. Peygamber, liderlik yaptığı toplumun tüm kesimlerine sevgi, adalet ve merhametle yaklaşmıştır. Kimsesizlerin kimsesi olmuş, açlarla aç kalmış, onlarla beraber alın teri dökmüş, ağlayanlarla ağlamış ve gülenlerle birlikte sevinmiş ve gülmüştür. Onun samimiyeti ve tevazusu ashabına da sirayet etmiş ve bu seçkin insanlar, insanlık tarihine altın harflerle yazılacak bir medeniyeti inşa eden öncüler olmuşlardır. Bize de bu medeniyetin mirasını keşfedip bu hazineye sahip çıkmak ve onu geliştirerek geleceğe taşımak düşmektedir.