100 yıllık bir emanet… Şu an belki de bir çırpıda ağzımızdan çıkan o kutlu, destansı yüzyıla neler sığdırmadık ki? Ellerimin titreyişi, gururdan kabaran göğsümün coşkusundandır. Gözlerimin yaşı, bu şanlı tarihe layık olamama korkusundandır. Her yıl kalemimin ucundan dökülen kelimeler bu sefer kifayetsiz kalıyor. Ne cumhuriyetimi ne de bayrağımı tasvir edecek cümleleri seçebiliyorum. Sanki hiçbir cümle yetmiyor, yetmeyecek.
“Tarihin dilinden düşmez bu destan; nehirler gazidir, dağlar kahraman. Her taşı bir yakut olan bu vatan, can verme sırrına erenlerindir.” Çünkü zafer bu milletin kaderinde yazılıydı, kaçınılmazdı. Cumhuriyet alınyazımızdı. “Cumhuriyet ilan edildi.” bu üç kelimede nasıl bir tarih yatıyor farkında mıyız? Sahi hiç düşündük mü, neydi cumhuriyet? Yaşım küçük ama imanım büyük, diyerek cepheye en ön sırada koşan koca yürekli Şekerci Ökkeş, boyundan büyük tüfeklerle çarpışıyordu. Düğüne hazırlar gibi hazırladı tüm analar yiğitlerini. Tek karış toprağımız gitmesin diye canını dişine taktı yediden yetmişe tüm insanımız. “Ezan susacaksa, bayrak inecekse, Kur’an gidecekse ölmeden gelme oğul!” diye haykıran Nene Hatunların torunlarıyız biz.
Asım’ın nesli diyordu ya büyük üstat Mehmet Akif, işte o nesil sahip çıkacak cumhuriyetine. Siper edecek kendini, kimse zincir vuramayacak boynuna. Solmayacak asla al bayrağımızın rengi. Gerekirse her koşulda yine atacağız kendimizi topun tüfeğin önüne. Kanımızı son damlasına kadar feda edeceğiz; bu bayrağa, bu millete, bu dine. Boş kalmayacak asla şehitler tepesi. “Yattığı toprak belli, tuttuğu bayrak belli” bir kahraman mutlaka orada olacak.
Kelimelerin boğazlarda düğümlendiği, cümlelerin anlamsız kaldığı, düşmanın en kalleş pusuda olduğu anda kuruldu cumhuriyet. Bir vurulup bin dirilerek şahlandı medeniyet. Bedr’in aslanları gibi coşup namerdin başını ezen yiğitlerimiz çoktan razıydı şehadet şerbetini içmeye. Söz konusu vatandı, bayraktı. Candan öteydi hürriyet, namustu her karış toprağımız. Demem o ki; öyle kolay kazanılmadı bu vatan, bir çırpıda kurulmadı cumhuriyet. Tüm dünya arşivine altın harflerle kazınan cumhuriyet bizimdi, kavuşmuştuk hak ettiğimiz, layık olduğumuz yönetime. Âlemin özendiği bu bayrak altında özgürce yaşamaktan duyduğumuz onurun tarifi imkânsızdır. “Korkma!” diye başlayan bir marşımız, “Oku!” diye emreden bir dinimiz var. Her koşulda düşmana korku salan, direnişin en güzel örneği ile karşılık veren cesur milletimiz var. Yüzyıllar geçse de sözlerini, düşüncelerini rehber edindiğimiz bir liderimiz var. Biz, cumhuriyetin gençleri; cumhuriyetle doğduk, cumhuriyetle büyüyüp yaşamaya devam edeceğiz. Buram buram destan, tarih kokan geçmişimizi gururla taşıyacağız geleceğe. Her puslu gecenin sabahında yeniden yeşereceğiz karanlığı delen ay ve yıldızımızın gölgesi gibi. Nereden geldiğimizi, nasıl bu günlere ulaştığımızı asla unutmadan emin adımlarla ilerliyor, nereye gittiğimizi çok iyi biliyoruz. Devraldığımız bu eşsiz emanet, miras; kelepçesiz zihinlerle ve perdesiz fikirlerle ilimin, bilimin ışığında nesilden nesile aktarılacaktır.
İçimizi heyecanla dolduran, her seferinde gözlerimizi yaşartan marşımızla daha nice yüzyıllar aynı coşkuyla kutlanacak yurdumun en şanlı kutlu bayramı olan cumhuriyet. Okuyarak, dinleyerek, yazarak, konuşarak, anlayarak ve her daim ideallerimize bir yenisi eklenerek kutlanacak cumhuriyet. Yolumuza, özümüze, yarınlarımıza mihmandar olan ay ve yıldızımızın ışığı her daim parlayacak. Ne demişti şairimiz; “Siyah bir kâbus gibi karartsa tüm afakı, Yolumuza mihmandar hilalimiz var bizim. Gür çıksa ne olur nadanın baykuş sesi, Gök kubbeyi titreten ezanımız var bizim.” Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu ve mutlu olsun. Cumhuriyetimiz, devletimiz daim olsun.