Ljubljana… Adının telaffuzu zor gibi görünen bu minyatür şehir, Slovenya’nın başkenti. 2016 yılında “European Green Capital” ödülünü alan, Alpler’in eteğinde kurulmuş bu küçük başkent; yemyeşil doğası, eğlenceli, güvenli sokakları ve sıcakkanlı insanları ile sizi kendine hayran bırakabilir.
Birçok Avrupa kentinde olduğu gibi Ljubljana’da da şehrin içinden bir nehir geçiyor. Nehrin iki yakası boyunca trafiğe kapalı geniş bir cadde uzanıyor. Bu iki yakada yer alan mekânların, kafelerin her biri sizi içeri davet ederken, attığınız her adımda sokak çalgıcılarının çaldığı sıcacık ezgiler sizi dans etmeye zorlayabilir, benden söylemesi.
Ljubljana, her ne kadar Batı Avrupa’ya daha yakın bir şehir olsa da Yugoslavya’dan ayrıldığını ve hâlâ içinde bir Balkan sıcaklığı taşıdığını inkâr etmiyor.
İsmini şehirden alan Ljubljanica nehri boyunca eski kent ve yeni kenti birbirine bağlayan birçok köprü var kentte. Bunlardan biri “Butcher’s Bridge” yani “Kasaplar Köprüsü”. Adına bakınca ve üzerindeki renkli kilitleri görünce adı ile ne ilgisi var diye bir dudak bükebiliyorsunuz. Birçok Avrupa kentinde renkli kilitlerle aşkların ölümsüzleştirildiği aşk köprüleri görmüşlüğüm var ancak ismi ile olan tezatlığından dolayı aklımda en çok bu köprünün kalacağı kesin.
Eski ve yeni kenti birbirine bağlayan bir başka köprü de “Dragon Bridge” yani “Ejderhalar Köprüsü. Her iki ucunda sağda ve solda olmak üzere iki adet heybetli ejderha heykeli bulunan köprü ile ilgili bir de efsane var. Bu Yunan efsanesine göre altın arayıcısı kahraman “Jason” altın postu bulduktan sonra evine dönmek ister. Ancak Ege Denizi’ne dönmek yerine Tuna Nehri’nde kuzeye doğru yol alır ve Ljubljana Nehri’nin kaynağına varır. Burada kahraman Jason bir ejderha ile karşılaşır. Ejderha ile kahramanca dövüşen Jason ejderhayı yener ve buraya ilk yerleşen insan olur. O günden bu yana gücün ve cesaretin temsilcisi olan ejderha da şehrin ve ülkenin sembolü olur.
Bayrağında bile ejderha sembolü olan bu şehirde ejderha simgesini her yerde görmek mümkün.
Şehrin önemli yapılarından biri olan Ljubljana kalesini arkanıza alıp, adını Slovenler’in ünlü şairi France Preseren’den alan Preseren Meydanı’na doğru gittiğinizde ise “Üçlü Köprü” ile karşılaşıyorsunuz. “Triple Bridge” adıyla da bilinen köprü, kentin en önemli simgelerinden biri.
Yemyeşil doğasıyla beni kendine hayran bırakan Ljubljana’da yakaladığım her güzel fotoğraf karesine bugün yeniden bakarken özlem dolu hissedeceğimden çok emindim aslında.
Suç oranının neredeyse yok denecek kadar az olduğu, sokaklarında müziğin hiç bitmediği, yeşilin her renginin gözlerinize bir doğa şöleni yaşattığı bu şehirde gözlerimi yeniden açacağım güne dek bu şehri güzel hatıralarla hatırlayacağım.