Eğitim felsefesi; eğitim işini, eğitim alanını, eğitimle ilgili konuları, eğitim-öğretim kuramları ile uygulama arasındaki ilişkiyi, eğitimin sınırlarını, hedeflerini, yöntemlerini sorgulayan bir düşünce etkinliğidir. Gelecekte iddialı bir ülke olarak nasıl bir insan tipi yetiştiriyoruz? Eğitim sistemimizde insan anlayışı, yetiştirmek istediğimiz insan tipinin özellikleri nelerdir? Türk eğitim felsefesinin temel prensipleri, küreselleşme ve eğitime yeniden bakma, geleceğin dünyasında eğitim, insandan devlete eğitim, gibi konuları ve sorunları geniş bir ufuktan değerlendiriyor ve bize önemli ipuçları veriyor. Batının düşünce stokları tükenmiştir. Anadolu, büyük devlet kurma misyonunu terk etmemiş, ertelemiştir. Entelektüel donanımlı insanlar bunları dert edinmelidir. Bizim temel değerimiz tefekkür olmalıdır. Günümüzde insanı obje haline getirdiler. Tarihî kökleri olan geleneksel insan tipini üretmek için eğitime yeni açılımlar ve yeni vizyonlar kazandırmalıyız. Bu da eğitim felsefesinin insanileştirilmesi ile mümkündür.
Neden Eğitim Felsefesi?
Felsefenin ilk görevi tutarlı bir bütünleştirici ve buluşçu düşünmeyi sağlamaktır. Eğitim felsefesi genel felsefe ile kısmen amaçlarından, daha doğrudan ise yöntemleri bakımından bağlantılıdır. Bunu açıklamak için bir girişim olarak felsefenin doğasına bakmamız gerekir. Bir ülkenin eğitim gerçeğinin temel zeminini eğitim felsefesi oluşturur; onun üzerine eğitim politikaları şekillendirilir; eğitim politikalarına dayanarak eğitim planlaması somutlaştırılır; eğitim planlamasıyla da eğitim uygulamalarına meşruluk kazandırılır. Eğitimi genel olarak insanı terbiye etme sanatı olarak tabir edebiliriz. Eğitim sayesinde ve eğitim vasıtasıyla çocuklarda var olan düşünme kabiliyetini geliştirmek ve düşünmeyi alışkanlık haline getirmek mümkün ve de gereklidir.
Eğitimin ve felsefenin iyi anlaşılması için bendeniz “100 Soru Cevapta Eğitim Felsefesi” (Doğan, 2020, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık) kitabını kaleme aldım. Yine eğitim sosyolojik boyutunu da elen alan “Sorularla Sosyoloji ve Eğitim Sosyoloji” (Doğan, 2021, Akıl Fikir Yayınları) isimli kitabı da aynı düşünce ile yazdım. Kitapların soru-cevap şeklinde yazılış amaçlarından biri de okuru ve özellikle üniversite öğrencilerini düşünmeye sevk etmek, onları biraz olsun kendi sorduğu sorularla baş başa bırakmaktır. Bütün soru ve cevaplarda pek çok kaynaktan yararlanılmış ve alıntılar metin içinde ve kaynakçada gösterilmiştir. Her bölüm başında bir önemli söze yer verilmiş ve bölüm sonuna okuma parçası ilave edilmiştir.
“Eğitim Felsefesi” çalışmasına “Takriz” yazan felsefeci Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç kitapla ilgili şu değerlendirmede bulunuyor: “Değerli ilim adamı, Doç. Dr. Süleyman Doğan konu ile ilgili meseleleri gayet düzenli ve eğitim felsefesi mantığına uygun olan bir silsile içerisinde işlemiştir. Bu yaklaşım kesinlikle öğrenciler için çok önemlidir çünkü kavramların tanımlarından sonra teoriler içerisinde nasıl kullanıldıkları örnek teşkil edeceğinden anlaşılmalarını kolaylaştıracaktır. Değerli Eğitimci ve meslektaşım Doğan’ın burada yaptığı işte bunlara tam anlamıyla bir giriş teşkil edecektir diye düşünüyor ve bu eserin ilim hayatımıza hayırlar getirmesini ve nice bu yönde çalışmalara öncülük etmesini niyaz ederken kendilerini ayrıca tebrik ediyorum.”
Çağdaş adaletsizlik!
İnsanın buhranını, sömürüyü, çağdaş adaletsizlikleri çağın ruhuna nüfuz ederek sorgulayan bir medeniyetin, bir değerler sisteminin yeniden dirilişini tartışmalıyız. Batıyı iyi ve doğru anlamak gerekir. Bu konuda insanımıza, devletimize ve kurumlarımıza büyük sorumluluklar düşmektedir. İnsan-ı kâmil bir şahsiyet olarak yetiştirmek bu asırda daha fazla önem taşımaktadır. Medeniyetimizin diriltilmesiyle yeniden tarihin aktörü durumuna geleceğimizin hesabını yaparken en önemli ayak eğitim ayağıdır. İnsan, cemiyet, devlet ve eğitime ilişkin köklerin felsefî analiz doğru ve düzgün yapılmalıdır.
Modern yükseköğretimimizin esaslı bir ilmî, felsefî, sosyal, kültürel temele ve plana dayanmadan, tamamen deneme yanılma yoluyla, el yordamlarıyla başlatılmış ve geliştirilmiştir. Aynı durum ilk ve ortaöğretim, öğretmen yetiştirme ve atama meselesi için söz konusudur. Toplumsal gelişmenin itici gücünü nitelikli insanlar belirler. Bugün maddi büyüme alanında çok şeyler yapıldı. Köprüler, barajlar, duble yollar yapıldı ve hatta millî gelirimiz de arttı. Ancak insani anlamda bir daralma ve sığlaşma var. Yeni nesli inşa etmenin yolu, eğitim ve eğitimci anlayışımızın yeniden tasarlayarak, ehliyet insanlar eliyle şekillenmesinden geçiyor.
Yazımı Hazreti Mevlana’nın şu güzel veciz sözüyle bitirelim:
“Kamil odur ki; koya dünyada bir eser
Eseri olmayanın yerinde yeller eser…”