Avcılık ve Toplayıcılık

Mert Yiğit Gümüş
Mert Yiğit Gümüş

Geçenlerde sosyal bilgiler dersindeyken öğretmenimiz ilk insanların avcılık ve toplayıcılık yaptıklarından bahsetti. Avcılık kısmını biliyorum. İlk insanlar hayvanları avlayıp etini yiyorlar; derilerini ise kıyafet, ev eşyası yapımında kullanıyorlarmış. Sonra tuzun koruyucu özelliğini keşfedip eti tuzlayarak uzun süre saklayıp kullanmışlar. Bunların hepsi yıllardan beri kitaplardan okuduğumuz, öğretmenlerimizden duyduğumuz bilgiler. Benim aklıma takılan kısım toplayıcılık tarafı.

 

Avcılık ve toplayıcılık derken nedense ben hep durumu avlanan hayvanların toplanması olarak düşünmüşüm. Oysa toplayıcılık başlı başına farklı bir olaymış. Doğada yetişen meyveleri, sebzeleri, bitkileri toplama işidir toplayıcılık. Yani doğada yetişen ne varsa bunları toplama işine toplayıcılık demişler.  İşte kafamı karıştıran, beni günlerce düşündüren nokta tam da bu. İnsanlar, doğada yetişenleri toplamışlar ama bu bitkilerin yenilebilir olduğunu nasıl anlamışlar? Mesela acı biberi ilk defa bulduklarında tadına bakan kimse, ağzı yandığında çığlığı basıpBu zehir, sakın kimse dokunmasın!” dememiş midir?  Kerevizi bulduklarında Bu çok kötü kokuyor, asla yenmez. diyen birileri olmamış mıdır? Rahatsız edici kokusuna bakmadan sarımsak ve soğanı tattıklarında neler hissetmişler acaba?

 

Doğada yetişen sayısız yararlı besin var ama zehirli olanlar da var. Zehirli bir bitkiyi, mesela zehirli bir mantarı tadıp hayatını kaybeden bir kimse olduktan sonra ne yapmışlar? Yeni bulunan bitkilerin tadına bakmaya korkmamışlar mı? Keşif çalışmalarına ara vermemişler mi?  Herkes korkarken “Ben tadacağım.” diyen korkusuz bir kahraman çıkıp yeniden tatma faaliyetlerine devam mı etmiş? Bütün bu sorular bir süre daha zihnimi meşgul etmeye devam edecek gibi geliyor bana. Keşke buluş yapan insanların adları nasıl ki tarihe altın harflerle yazılmışsa besinleri ilk keşfeden kişilerin adları da tarihe not düşülseydi. Ne de güzel olurdu!

 

Takip Et:
Öğrenci / İBB Şair Erdem Beyazıt Ortaokulu