Bir milletin şair ve yazarları, düşünür ve aydınları, o toplumun genel karakterini, ruh yapısını ve özelliklerini yansıtırlar. Bizde kalem erbabı olanlar, bünyesinden çıktıkları toplumun meselelerini ele almış ve bunları eserlerine aksettirmişlerdir. Mehmet Akif Ersoy da cemiyet için sanat anlayışını benimsemiş olan edebiyatçılarımızdandır. Akif 1908’den sonraki Türk edebiyatının en önde gelen isimlerinden birisidir. O şair, fikir adamı, seçkin bir ahlak abidesi ve örnek bir baba olarak iyi bir insan ve sorumluluk duygusu taşıyan değerli bir münevverdir. Fikirleri ile milletimizin hislerine tercüman olmuş, eserleri ile gençliğe yol göstermiş, onlara ışık tutmuş, deniz feneri olmuştur. Bocalayan kalabalıklara kılavuzluk yapmış, karanlıkta yol arayan gençlere Asım’ın Nesli’ni işaret etmiştir. Servet-i Fünun devrinde ağır ve ağdalı şekilde kullanılan Türkçeyi gerçek mecrasına oturtan, onu en güzel şekilde kullanan ve eserlerini bu ahenkli dil ile kaleme alan bir edebiyat adamıdır Akif. Onun şiirlerinde derin bir heyecan, ince bir fikir, süzülmüş duygular ve hepsinin önünde ve ötesinde gerçek bir samimiyet ve coşku buluruz. Eserlerinde ders alınacak hususlar, fikirlerinden ibret toplanacak konular vardır. Mahalleyi de anlatmıştır şiirinde camiyi de… Kahveyi de tasvir etmiştir mısralarında harp cephesini de… Çocukluk yıllarını yâd ederken ev ortamında verilen irfan derslerini hatırlatır bize. Şiirlerini okurken ailenin sıcaklığını hissederiz.
Mehmet Akif denilebilir ki; toplumumuzla, milletimizle en çok kaynaşmış bir edebiyatçıdır. Bugün Anadolu’nun en ücra yerlerindeki vatandaşlarımız bile Akif’in Safahat’ını okumamışsa bile “İstiklal Marşı”nı bilir, ismini rahmet ve saygıyla anar. Bu gerçek; İstiklal Marşı’nın her zaman ve her yerde okunmasından da kaynaklanmıyor esasında. Çanakkale Destanımızı şiirleştiren, şehitlerimizi en iyi anlatan Akif değil mi? Tam bir halk adamı olan Akif; çarşı pazarda, camilerde, kahvelerde en çok dolaşmış, halkıyla özdeşleşmiş ve toplumun nabzını iyi tutmuş realist bir şairdir.
O, çok sevdiği aziz milletine 7 eser, 108 şiir ve 11 bin 240 mısra bırakmıştır. Peki, başta “İstiklal Marşı” olmak üzere halkına armağan ettiği bu şiirleriyle kıymeti hakkıyla bilinmiş midir, kısmen evet. Şüphesiz her geçen gün değeri yeni yeni anlaşılan bir şahsiyettir. Mısır’a gittikten sonra adı anılmaz olmuş, bu durum vefat edeceği tarihe kadar sürmüştür. Fakat Akif, adı zikredilmese de İstiklal Marşı’yla gönüllerde taht kurmuş ve aziz Türk milletinin yüreğinde sevgiyle hatırlanmış, saygıyla anılmıştır. Kendisini toplumuna adayan şairi, insanları da asla unutmamış, her dem şükran ve rahmetle yâd etmiş, hatırasını muhabbetle kucaklamıştır. Bugün “İstiklal Marşı” ile “Çanakkale Şehitlerine” şiiri ve Safahat’ı ile Akif, Türkiye’de en çok sevilen bir sanatkar hüviyetine sahiptir. Elbette bu bağ kopmayacak, sarsılmaz sağlam köprü yıkılmayacaktır.
Bu sevgi, Mehmet Akif isminin yeni doğan çocuklarımıza çok fazla verilmesinden de anlaşılıyor. Bir ara İstanbul’da düzenlenen bir törende adı Mehmet Akif olan yüzlerce çocuğumuz Edirnekapı Şehitliği’nde adaşları olan büyük şairi saygıyla anmışlardı. Zira o sadece Millî Marşı’mızın şairi değil aynı zamanda Millî Mücadele davamızın da öncü kahramanlarındandır, hatta birçok kişinin deyişiyle “İstiklal Savaşı’nın Manevi Komutanı”dır. Millî Mücadele yıllarında büyük yararlılıkları görülmüş ve kendisine “İslam Şairi” denilmiş, gazetelerde bu şekilde övülmüştür. Bugüne kadar hakkında düzenlenen anma toplantılarının haddi hududu bilinmiyor, adına açılan sergilerin ve yarışmaların sayısı da meçhul. Son 80 yılda Safahat şairi, Türkiye’de en çok rahmetle yâd edilen, hatırlanan ve hakkında muhtelif programlar yapılan şahsiyetlerden biridir. Sanıyorum yurt genelinde büyük bir anket açılsa ve herkese “En çok sevdiğiniz şair kimdir?” sorusu yöneltilse alınacak cevap “Mehmet Akif” olacaktır. O her ne kadar bazı aydın geçinen şair ve yazarlar tarafından dışlanmak istenmişse de milletimizin kalbinde ve kafasında bir Akif mutlaka vardır. Vefatından önceki yıllar hariç hakkında basınımızda da en fazla yazı yazılan ediplerimizdendir. MehmeT Akif aziz milletimize mal olmuş büyük bir değerdir. Unutulmasın ki bir zamanlar “Hafız-ı Safahat”lar çıkmış aramızdan. Yani şairimizin bütün şiirlerini ezbere bilen idealist insanlar yaşamış bu güzel topraklarda. Safahat, Yunus Emre’nin ilahilerinden ve Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerifi’nden sonra en çok okunan Türkçe dini ve edebi metindir.