Reis Bey Necip Fazıl Kısakürek’ in kaleme aldığı hem insan ilişkilerinde hem de mahkeme salonlarında merhametsiz bir yargıcın yanlış bir kararından dolayı idam edilen mahkûm yüzünden olumlu yöndeki değişimini anlatıyor.
Oyun yargıcın kaldığı otelde başlar. Otelde çalışan ve konaklayanlar sayesinde Reis Bey hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Reis Bey; kimseyi umursamayan, merhamet göstermeyen, otelde kimseyle muhabbet etmeyen bir yargıçtır. “Merhamet idamlık bir suçtur.” Diyerek de merhametten nefret ettiğini her defasında dile getirir. O günlerde de bir kadının altınlarının çalınıp öldürülmesi haberi gündemdedir. Şüpheli de oğludur.
Reis Bey mahkemede şüphelinin savunmasını dinlemesine rağmen onu suçlu bulmuştur ve idamına karar vermiştir.
İdam günü geldiğinde suçlu çok sakindir. Reis Bey idamı izlemeye geldiğinde suçlu bir delili olduğunu söyler ve dadısının rüyasını anlatarak asıl suçluyu söyler. Ama Reis Bey bu delilin geçerli bir delil olmadığını söyler ve adam idam edilir. Daha sonraları olay bir daha araştırıldığında gerçek suçlu bulunur ve Reis Bey çok pişman olur. İşinden istifa eder. Verdiği hatalı hükümden dolayı kendisiyle hesaplaşmaya girer ve zamanla merhametli bir insan olur. Dadıdan özür diler ve affını ister. Dadı da onu affeder.
Bir gün kahvehanede otururken polis baskın yapar. Onu çete kurmaktan ve uyuşturucu taşımaktan suçlar. Reis Bey hapse atılır. Duyduğu pişmanlıktan dolayı mahkemede kendini savunmaz aksine tüm suçları üstlenir. Bu sırada Reis Bey’ in yaptıkları ülkede ve dünyada büyük yankı uyandırır.
Masum olduğu anlaşılınca hapisten çıkar. Reis Bey’in kendine ait evi olmadığı için hep otellerde yaşamıştır. Dadı onu evine davet etse de o kabul etmemiştir. Hapiste tanıştığı katille insanlara merhamet aşılamak amacıyla yola çıkarlar. Affın ve merhametin harmanlandığı, ruhsal dönüşümlerin iliklere kadar hissedildiği kıymetli bir eserdir Reis Bey.
Merhamet acımak değil, acıtmamaktır sözü de adeta bu eseri özetler niteliktedir.
REİS BEY
Necip Fazıl Kısakürek’in (1904-1983) 1963 yılında ilk baskısı yapılan tiyatro eseri, döneminde sahnelenememiştir. 2009 sezonunda Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenen “Reis Bey” görevinde hiç taviz vermeyen, yasalara son derece bağlı ve kararlarında acımasız bir hâkimin öyküsüdür. Reis Bey idama mahkûm ettirdiği gencin masum olduğunu öğrendikten sonra vicdan azabı çeker ve gencin ruhu peşini bırakmaz. Her şeyi bir kenara bırakır, merhamet duygusunu yaymaya çalışır. Merhamet, ona göre eskiden “ağızların iğrenç sakızı” iken, artık hava gibi, su gibi gereksinimimiz olan iksir olur. İtiraf etmeliyim ki, ilk başlarda Reis Bey’e kızmıştım. Merhametten, sevgiden yoksun katılaşmış bir yüreğin bu dünyadaki en büyük cezası vicdan azabıdır. Ve Reis Bey de bu durumu yaşadı eserde. Merhametin olmadığı bir ortamda adaletten bahsetmek mümkün müdür? Bence hayır…
Eserin yarıdan sonrasında, Reis Bey’in suçluluk duygusuyla, vicdan azabıyla ve pişmanlığıyla parçalanan bir aydın kişi kimliğine büründüğünü görüyoruz. İş işten geçtikten sonra varılan hakikatin ışığında gönüle dolan merhamet duygusunu görüyoruz. Bu vesile ile affetmenin ve merhametin insan hayatındaki olmaz ise olmaz hakikatinin idrakine varıyoruz.
Oyunu sahneye taşıyan Özer Tunca ise, seyircinin izlediği oyundan zevk almasını sağlamak için, taş kalpli bir kanun uygulayıcısını, “Cemiyette bir ferdi korumak için bin kişiye idam gömleği giydirmekten kaçınılmamalıdır” diyen bir hâkimin öyküsünü seyircinin bilinçaltını hedef alarak yorumlamış, bilincin işe karışmamasını ise “bilinçli” olarak engellemiş. Böylece tam bir illüzyon sağlamış. Eski de olsa Necip Fazıl Kısakürek’in kullandığı dilin özelliğini ve oyuncuların karakteri canlandırmalarının bir bütünlük içinde seyirciye sunulmasını da başarmıştır. Merhamet, acıma duygusu ve affetmenin önemli bir rol oynadığı bu eser benim için önemli bir yer tutmaktadır.
Sonuç olarak tiyatroda; önemli olanın hata yapmak veya cezalandırmak değil, hatalar yapılsa da merhamet etmek, acımak ve affetmek olduğunun; her şeyin sorumlusunun herkes olduğunun, affetmekten başka bir çaremiz olmadığının en net ve anlaşılır bir biçimde mesaj olarak verildiğini görüyoruz.