Bayramlar, sevinç ve neşe günüdür. Yüce duyguların coştuğu, sevgi ve saygı hislerinin mü’minler arasında canlandığı güzel günleridir. Bayramlar; fertlerin birbirlerine sevgi ve saygı ile yaklaşmaları, yardımlaşmaları ve gönül alma günleridir. Bayramlar, insanları kaynaştırıp bir araya getiren en güzel vesilelerden biridir.
Bayramlarda sevinçli olduğunu açıkça ortaya koymak İslam’ın prensiplerindendir. Akıp giden sosyal hayatın monotonluğu bayramlarla kırılarak akraba, eş ve dostlar ziyaret edilmekte, fakirler hatırlanmakta, yetimler sevindirilmekte, küsler barıştırılmakta ve Allah’a daha fazla yönelmek gerekmektedir.
Bayramlar, bizi Allah’tan uzaklaştıran değil; Allah’a yaklaştıran günler olmalıdır. İnsan, Allah’a ne kadar itaat ve ibâdetle yaklaşıyorsa o oranda bayram yapmaya hakkı olur. Tüm vücuduna ve nefsinin arzularına oruç tutturan ve kendini Allah’a adayıp nefsini ve sevdiklerini kurban edebilenlere Allah’ın birer lütfudur Ramazan ve Kurban Bayramları. Aynı zamanda şükür, zikir, diğer mü’minleri hatırlama, muhâsebe ve derlenip toparlanma günleridir. Çünkü namazsız, ibâdetsiz bayram olmaz. Yüce Resul şöyle buyurmuştur: “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey, namaz kılmaktır.” (Buhârî, Iydeyn 3; Müslim, Edâhî 7).
Bundan dolayı gusül abdesti ile bedenimizi, temiz ve güzel elbiselerimizle dışımızı bayrama uygun hale getirdiğimiz gibi, ruhumuzu da bayramda fazladan tekbir, tefekkür, zikir ve benzeri güzelliklerle arındırmamız gerekmektedir. Bayram ziyaret ve görüşmelerinin İslâmî tebliğ için büyük bir fırsat ve imkân olduğunu unutmamalıyız. Hastaları ve ölmüşlerimizi ziyaret ederek veya en azından duâlar göndererek hatırlamalıyız. Maddî ve mânevî zulümlerle kâfirler tarafından ezilen insanları, aziz olması gereken zelîl Müslümanları düşünmeli, onlarla dayanışma içinde olmalı; kavlî ve fiilî duâlar yollayabilmeliyiz. Her şeyden önemlisi, Arefe gecesi ve bayram gün ve geceleri umumî af günleridir. Bu günleri değerlendirmeli, böyle zamanlarda coşan rahmet çeşmesinden yararlanmalıyız. Yaşadığımız imtihanlar ve zayıf bırakılanlar için içimiz ağlasa bile tebessüm yüzümüzden eksik olmamalı. Gülümsemeliyiz, hiç değilse bayramlarda başkasının yüzünü güldürmeliyiz.
Haydi, bayramlaşmaya; insanlara güzellikler sunmaya! Unutmayalım, insanımızın midesinden ziyade ruhunun doyurulması gerekiyor. İnsanlara sevgiyle, saygıyla yaklaşıp hoş kelam edelim. Maddî ikramlar yanında manevî ikramlar sunalım, sohbet ve nasihatlerle insanları kötülüklerden uzaklaştırmaya çalışalım. Böylece bayramımızı başka bayramlara vesile kılalım ki bayramınız bayram gibi olsun.

Son olarak ailecek katılacağımız bir hayır projesinden bahsetmek istiyoruz. Asrın felaketi olarak bilinen ve 10 ilimizi ciddi derecede etkileyen 6 Şubat depremini ve deprem mağdurlarını hatırlamakta fayda var. “Onlar ki düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler. Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz, derler.” (İnsan Suresi 8-9) Bu satırları yazdıktan kısa bir süre sonra okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite çağındaki kardeşlerimiz ile ve büyükleri ile ayrı ayrı ulaşabildiğimiz kadar ilde en az 400 depremzede ile görüşeceğiz. Maddi ve manevi olarak onları biiznillah destekleyeceğiz. Biz kendi çekirdek ailemiz ile bunu planlayabiliyorsak herkesin yapabileceği bir şeyler var demektir. Yanı başımızdaki kardeşlerimizin yüklerini bayram günlerinde hafifletmeliyiz, Böyle imtihanların içinde bizim de olabileceğimiz gerçeğini unutmamalıyız.
Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir. (Ali İmran 92) Gerçek bayramlara ulaşmak niyeti, gayreti ve duasıyla Ramazan Bayramı’nın hepinize kulluk bilincini hatırlatması ve mazlum coğrafyalara huzur getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Gitme Ramazan!(1)
“Gösterişli sofralarımızda zenginlerimizden fakirlerimize yer kalmadı.
Oturma sırası toklarımızdan açlarımıza gelmedi henüz…
Ve biz yine yoksulların halinden anlayamadık, gitme.
Nisab miktarları cimriliklerimize şifa olamadı; fitre hesaplarımız Kur’an’ın sadakalarını tutmadı; infaklarımız aslını bulamadı, gitme.”
(1) Gitme Ramazan: Halil Arık